Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Atatürkçü Düşünce ve Yaklaşım Tarzı

Kolektif

Atatürkçü Düşünce ve Yaklaşım Tarzı Gönderileri

Atatürkçü Düşünce ve Yaklaşım Tarzı kitaplarını, Atatürkçü Düşünce ve Yaklaşım Tarzı sözleri ve alıntılarını, Atatürkçü Düşünce ve Yaklaşım Tarzı yazarlarını, Atatürkçü Düşünce ve Yaklaşım Tarzı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bugün Türkiye'mizin içinde bulunduğu durum ve şartlar, Atatürk'çü düşüncenin değil, tam tersine Atatürk'çü düşünce ve ilkelerden ayrılıp uzaklaşmış olmamızın sonucudur. Bugünkü bütün, üzüntü ve sıkıntılarımızın temelinde işte bu gerçek yatmaktadır.
Atatürk'çü düşünce ve yaklaşım tarzı; tabanında millet, ülke ve halkın, tavanında Türk Milletinin onur ve şeref içinde yaşaması, refah ve mutluluğunun yer aldığı ve bu iki nokta arasında milli ihtiyaçlardan, milli eğilimlerden, doğal haklardan hareket edip, milleti meydana getiren unsurları arasındaki duygu, düşünce, inanç ve çıkar ortaklık ve paralelliklerinden yararlanarak milli sorunları çözümlemeğe çalışan bir düşünce ve yaklaşım tarzıdır. Bu düşünce tarzı, diğer düşünce ve yaklaşım tarzlarından tamamıyla ayrı ve sadece Atatürk'e has bir düşünce ve yaklaşım tarzıdır. Hâl böyle olunca, izlediği farklı düşünce ATATÜRK'ü diğer düşünce tarzlarından tamamıyla ayrı sonuçlara götüreceği açıktır.
Reklam
Marksİst düşüncenin yaratmak istediği insan tipini hepimiz zaman zaman gazetelerde ve TV ekranlarında görüyoruz. Annesini ve kızkardeşini, akrabalarını vuran tipler. Herşeyi yalnızca «Örgüt emri» diyerek yapan tipler. Yalnızca, «Parti ve O'nun direktifleri var, gerisi, boş diyen tipler. İnsanlıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan tipler, işte yaratılmak istenen insan tipi bu. Liberalist düşünce de bir tip insan yaratmak ister: «Ne pahasına olursa olsun güç ve iktidar» diyen, bunun için önüne gelen her şeyi, insani değerleri dahi çiğneyen bir tip insan. Yalnızca şahsi çıkarlarını düşünen bir tip insan.
Atatürk'ün diğer düşünce tarzlarıyla belki de tek birleştiği nokta, amaçtır. Refah ve mutluluk amacıdır. Ama o da, şu farkla; Liberal düşünce tarzı, bireylerin refah ve mutluluğunu esas alıp, bu uğurda her hareketi tabii ve mubah görürken, Marxsist düşünce tarzı; kişi ve kişisel hakları tümüyle inkâr edip, kuramsal olarak tek sınıfa indirgenmiş bir toplumun ortaklaşa refah ve mutluluğunu amaç tutarken, Atatürk; toplumun refah ve mutluluğunu, toplumu meydana getiren unsurların refah ve mutluluklarıyle yan yana, iç içe düşünmektedir...
Bilindiği gibi, belirli bir düşüncenin hayatta uygulanabilmesi ancak, düşünce paralelinde bulunan bir devlet ve toplum düzeninde mümkün olabilir. Düşünce veya toplum, iki unsurdan her biri, ağır bastığı oranda diğerini kendine tabi kılar. Düşünce, toplumu kendine tabi kılarsa, ne alâ, aksi halde toplum düşünceyi kemirir, yok eder ve ideal mahvolur. Zaten, düşüncesiz bir toplum düşünülemiyeceği gibi, topIumsuz bir düşünce de olamaz. Bu hususu asla gözden uzak tutmamak gerekir. İşte Atatürk'de, inancı, güçlü iradesi, milletinin güven ve desteği ile bir yandan dış ve düşmanlarla uğraşırken, bir yandan da düşüncesi paralelindeki düzeni yaratma uğraşı vermiştir. Bu uğraş sırasında, daima, fikir ve hareketi birlikte yürütmüş, uğraşın fikirsel sonuçlarını Atatürk İlkeleri olarak, uygulamalı sonuçlarını ise Atatürk İnkilapları olarak bizlere emanet etmiştir.
Atatürk;
BİZİM KUŞAĞIN GENÇLİK YILLARINDA, OSMANLILIK TELKİN VE ETKİLERİ EGEMENDİ. İMPARATORLUK HALKINI MEYDANA GETİREN TÜRK'TEN GAYRİ UNSURLARA BU ARADA YANLIŞ BİR DİNSEL İNANÇLA ARAPLARA, SARAYIN, ORDU VE DEVLET İLERİ GELENLERİ ARA- SINDA BULUNAN IRKDAŞLARININ ETKİSİYLE ARNAVUTLARA ÖZEL BİR DEĞER VERİLİYORDU. ONLARDAN SÖZ EDERKEN «KAVM-İ NECİP» DEYİMİ İLE SIFATLANDIRILARAK BU DUYGUNUN BELİRTİLMESİNE ÇALIŞILIYOR, ÜLKENİN SAHİBİ VE DEVLETİN KURUCUSU OLAN BİZ TÜRKLER, İKİNCİ PLANDA GELEN ÖNEMSİZ HALK YIĞINLARI SAYILIYORDUK. BEN, İLK DEFA MANASTIR ASKERİ LİSESİNDE İKEN OKUDUĞUM, MEHMET EMİN YURDAKUL'UN «BEN BİR TÜRKÜM, DİNİM CİNSİM ULUDUR» MISRASIYLE BAŞLAYAN MANZUMESİNDE, BANA MİLLÎ BENLİĞİMİ, GURURUMU TANITTIRAN İLK ANLATIMI BULMUŞTUM. FAKAT BEN ASIL BUNU, ORDUYA KATILDIĞIM İLK GÜNLERDE, BİR ANADOLU ÇOCUĞUNUN GÖZ YAŞLARINDA GÖRDÜM VE KUVVETLE DUYDUM. ONDAN SONRA TÜRKLÜK, BENİM EN DERİN GÜVEN KAYNAĞI VE EN ZENGİN ÖVÜNÇ DAYANAĞIM OLDU
Reklam
YABANCI BİR DEVLETİN HİMALE VE YARDIMLARINI İSTEMEK, İNSANLIK NİTELİKLERİNDEN YOKSUNLUĞU, ACZİ VE BECERİKSİZLİĞİ İTİRAF ETMEKTEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. OYSA TÜRKÜN ONURU, İZZETİNEFİS VE KABİLİYETİ ÇOK YÜKSEK VE BÜYÜKTÜR. BÖYLE BİR MİLLETİN, ESİR YAŞAMAKTANSA YOK OLMASI DAHA İYİDİR. ÖYLEYSE; YA İSTİKLAL, YA ÖLÜM.
Türk isek, bu memleketin çocuğu isek, bu memleketin ve bu milletin iyiliği için çalıştığımızı iddia ediyorsak; O, en büyük TÜRK'Ü anlamadan, öz be öz TÜRK MALI olan KEMALİZMİ'i öğrenmeden O'nun ilkelerini saptırmadan, bütünüyle uygulamadan, sonuçlarını görmeden, doğruca güzel diye sunu- lan ithal malı düşüncelere yönelmek, en azından kendimizi, TÜRKLÜĞÜMÜZÜ inkâr etmek olmaz mı?
Daha dün, ilkokul sıralarında, o kutsal ocakta tam 5 yıl süre ile her sabah; «TÜRKÜM, DOĞRUYUM ÇALIŞKANIM. YASAM; KÜÇÜKLERİMİ KORUMAK, BÜYÜKLERİMİ SAYMAK, YURDUMU, MİLLETİMİ ÖZÜMDEN ÇOK SEVMEKTİR. ÜLKÜM; YÜKSELMEK, İLERİ GİTMEKTİR. VARLIĞIM, TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN. EY, BUGÜNÜMÜZÜ SAĞLAYAN ULU ATATÜRK. AÇTIĞIN YOLDA, GÖSTERDİĞİN AMAÇТА, HİÇ DURMADAN YÜRÜYECEĞİME AND İÇERİM. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.» diyerek verilen sözler ve daha niceleri ne çabuk unutulmuş?
144 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.