İktidara gelebilmek için önceki yıllarda toprak ağalarıyla ve karşı devrimcilerle anlaşan Menderes bu sefer dinci yobaz lider, Nur Cemaatinin kurucusu Said Nursi'ye mektuplar göndererek kendisini desteklemesini istemiş ve dini iyice siyasete alet etmeye başlamıştı.
Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde ve onun vizyonuyla, gece gündüz çalışarak belli bir kalkınmayı sağlamış, başlattığı eğitim seferberliğiyle de uçak ve otomobil üretecek zekaları ortaya çıkarmıştı. Ne yazık ki, bu fabrikaları; Atatürk'ün sağlığında, onun fikirlerini ve ideallerini takip edeceğine ant içmiş olan, ölümünün hemen ardından bu düşünceleri yineleyen ve kendilerine "Atatürkçü" diyen insanlar kapatmış, böylece ekonomik ve siyasi bağımsızlığımızın kısıtlanmasına göz yummuşlardır.
İsmet Paşa, Truman doktrini için şu cümleleri sarf etmiştir: "Birleşik Amerika'nın cihan barışının devam ve teyidi uğrunda kendisine düşen büyük rolü tamamıyla benimsediğini gösteren parlak ve ümitlerle dolu bir işaret."
Kopernik güneş sistemini 1543'te aydınlatmıştı. Dinsel güçlerin denetimine girmiş olan Osmanlı devletinde ise, 1800'lerde bile "dünya merkezli güneş sistemi" okutuluyordu.
İlk gözlemevi, 1580 yılında -Şeyhülislamın fetvası ile- dine aykırı olduğu gerekçesiyle yıkıldı. Şeyhülislam Ebu İshak İsmail Efendi, kitaplıklardaki astronomi ve felsefe kitaplarını, aynı gerekçeyle attırdı. Felsefe Osmanlıda hep zararlı sayıldı.
Din devletinde, oruç tutmayana, namaz kılmayana, başını örtmeyene baskı yapılabilir, hatta bu nedenden dolayı öldürülebilir. Örneğin Suudi Arabistan'da, dine uyumu sağlama amacıyla, halka baskı yapma yetkisine sahip bir "din polisi" bulunur.
Din temeline dayalı bir devlet, ister istemez "tek doğru"yu temsil ettiğini öne sürer. Bu nedenle de, o "tek doğru"yu kendisi gibi anlayıp yorumlamayana bile hoşgörü göstermez, gösteremez.
Kendisi de bir toprak ağası olan Adnan Menderes, kendi menfaatlerini ülke çıkarlarının önüne geçirmiş, kendi düzeni bozulmasın diye Toprak Reformuna sonuna kadar muhalif olmuştu. Nitekim DP'yi kurdu ve iktidarı döneminde, bu ve bunun gibi diğer çağdaşlaşma girişimlerini geri püskürttü. Nitekim Toprak Reformuna "karşı" mücadele, DP'nin kurucuları tarafından önemli kuruluş amaçlarından biri sayılmıştır.
Kemalist Devrim'in karşısına, tutucu güçlerin çıkması kaçınılmazdı. Birinci TBMM'de bile, sayıları 120'ye varan bir "muhalefet" grubu vardı. Örneğin, sıtma ve frengi ile savaş yasası çıkarılırken, "hastalığın mikroplar yüzünden değil allah'ın takdiriyle oluştuğu"nu savunuyorlardı.