Sonsuzluğun tarafımızdan kavranması nasıl mümkün değilse, Allah’ın da biz sonlu (fani) varlıklar tarafından yeterince yani sonsuz bir şekilde kavranması mümkün değildir.
Tahtaya çizmiş olduğumuz bir üçgeni tekrar sildiğimizde nasıl ki üçgen zihnimizde yok olmuyorsa, tek tek varlıkların sonlu olmalarından hareketle her şeyin sonu var, her şey yok olacak gibi materyalist bir iddiada bulunmak isabetli olmayacaktır.
İnsanoğlu yaşama adım attığı ilk günden itibaren hiç kuşkusuz etrafına meraklı gözlerle bakmakta, dünyasına bir anlam vermeye çalışmaktadır. Gördükleri karşısında şaşkınlığını ve hayret duygusunu gizleyememekte, her fırsatta ‘neden, nasıl, niçin’ sorularını sorarak olan bitenin içyüzünü öğrenmeye çalışmaktadır. “Düşünen bir varlık” olmanın gereğini yerine getirmektir belki de. O aynı zamanda düşünen değil, bilen, bileğiyle yatkın bir varlıktır da. Daha doğru bir ifadeyle bilmeye çalışan bir varlıktır.
Doğa varlığını ,başlangıcını , yasasını, dahası her şeyini kendisi dışında olan bir üst otoriteye borçludur. O da Allah’tır. Çünkü doğadaki hiçbir nesnede bağımsız olarak kendi kendine ortaya çıkış gücü bulunmamaktadır.
İnsanın gerek teorik açıdan gerekse pratik açıdan sonsuza kadar ateist olması mümkün değildir. İnsanın aklı, hissi, kalbi ve ahlaki melekeleri kısaca doğası kendini her zaman Tanrı’ya götürmekte buna karşın inançsızlığın önünü tıkamaktadır.