Ateş Düşüyor, geçekten muhteşem bir eser olmuş.
Ateş düşüyor, serinin ikinci kitabı ve bence ilk kitaba kıyasla daha ihtişamlı bir başarıyla yazılmış.
Birinci kitabın sonunda ceza olarak savaşa gidecek olan Vhalla'nın Kuzey'e
yaptığı yolculuk boyunca olan her şeyi okuyoruz.
Elbette birinci kitabı da çok etkileyici bulmuştum ancak Ateş Düşüyor'un hissettirdiği duygu yoğunluğunu - bu tarz kitaplar çok okumama rağmen - çokça başarılı buldum.
Bir diğer sayfada ne olacağını asla kestiremediğim için hep büyük bir tedirginlik içerisinde okudum.
Larel'in sevgisini ve anlayışını çok sevmiştim, ona olanları okurken duygulanmadan edemedim.
Aldrik ve Vhalla'nın arasındaki yoğun çekim ve gerçek olduğuna inandığım bir aşkın olması beni çok sevindirmişti. Lakin Daniel'in bu aşk üçgeninde olmasına bir o kadar da üzüldüm.
Çünkü Daniel çok nazik, düşünceli ve iyiydi. Ve bence kesinlikle Daniel mutlu olmayı çok hak ediyor.
Ateş Düşüyor, Vhalla'nı kendine inanması, gücüne güvenmesi ve iradesini kontrol altına almasını anlatıyor.
Aldrik ile aralarında ki aşk beklenmedik değildi, ama sıradan da değili.
Ne kadar istemesem de kitabın sonu hakkında da yorum yapmalıyım. Kesinlikle bu sonu istemezdim.
Aldrik öldü mü, yoksa ölecek mi?
Bu soruları gözyaşlarım ile cevaplıyorum.
Bir okur olarak bu acı sonu hak etmiyordum. Elbette her şeyin tam teşekkürlü olmasını beklemiyordum yalnızca bu kadar acımasız olmamasını umuyordum.
Acılarımı içime gömüp incelememi bitiriyorum.
Sonuna kadar okuduğunuz için teşekkür ederim.
Keyifli okumalar.