Birinci kitabın sonunda olaylar çok başka bir yere evrilmişti. Vhalla için zorlu bir mücadele başlıyordu. Kendini her yönden geliştirmesi ve hayatta kalması gereken bir serüvene adım atmak zorunda kalıyordu. Diğer taraftan arkadaşı için tuttuğu yas, onu zorlamaya devam ederken, yeni düzene adapte olması da gerekiyordu.
Kitap güzel ilerledi. Her yönden değişim söz konusuydu. Vhalla, artık olduğu şeyle bütünleşmeli ve onu kullanmalıydı. Prens Aldrik ile karmaşık bir ilişkileri varmış gibi görünse de, oldukça uyum içinde olduğu anları okumak keyifliydi. Aralarındaki bağın beraberinde getirdiği durumları birlikte deneyimleyip geliştirmeleri güzeldi. Yazar, güzel bir kurgu oluşturmuş ve her kitapla bunu biraz daha iyi anlıyoruz. Vhalla'nın bir cümleyi bin kez söyleyip durması beni sinir etse de, kendi içinde bunu sindirme çabasını anlayabiliyorum.
Yeni bilgiler, saldırılar, yakınlaşmalar, güçlenen dostluklar ve aşklar... hepsini içinde barındıran bir kitaptı. Vhalla, güçlü bir karakter ama bazen, itilenmesi gerekiyor ve yanında birilerinin olduğunu bilmeye ihtiyacı duyuyor. Gayet normal bir karakterdi, bizdendi. Kitabın sonunda olan şey ise... off bir şey olmayacağını bilsem de, yine de kötü hissettim. Diğer kitapta neler olabileceğini, nasıl bağlanabileceğini merak ettim. Yazar, her kitabın sonunda bizi dumura uğratmayı seviyor.