Acaba diye düşündü, varlığını sınırlandıran çemberi kırmaya çalışan, teknelerden atılan ekmek parçalarını kapmak için yapılan uçuşların ötesinde, uçmanın gerçek anlamını arayan bir martı var mıydı?
Kolayı bulmak, esasında çok zor. Zor yolların, zor yaşamın arkasından gelir kolay. Kolaya ulaşmak, yaşamı 'az'a ve 'sade'ye indirmektir. Yaşamı sadeleştirmek için en kestirme yol, bana göre doğaya yaklaşmaktan geçer.
İstanbul deyince aklıma martı gelir.
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık, yarısı kuş.
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir,
bir varmış, bir yokmuş.
Bir gaz tenekesi ile bir şişe mavi
Gelişi güzel mi güzel bir ocak
Suların ortasında sevgili öfkemle benim Yanacak bahar erişinceye deyin
Soğuktan morarmış kanatlarını
Isıtsın diye martılar
Kutuplardan en derin okyanus çukuruna kadar plastik kirliliği her yerde görülüyor. Durumu ortaya koyan çalışmalardan biri de Alfred Wegener Kutup ve Deniz Araştırmaları Enstitüsü’nün Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) için hazırladığı “Denizlerdeki Plastik Kirliliğinin Denizel Türler, Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistemler Üzerindeki” raporu. Rapora göre, Akdeniz, Doğu Çin Denizi ve Sarı Deniz’in de aralarında olduğu birçok denizde, plastik kirliliği canlı yaşamı için tehlikeli olabilecek eşik değerleri aştı.
DENİZ CANLISI DÜŞMANI
Yırtıcılardan planktonlara kadar her türlü deniz canlısı plastik yutuyor. Deniz kuşlarının yüzde 90’ı, deniz kaplumbağalarının yüzde 52’sinin plastik yuttukları tahmin ediliyor. Plastikler ayrıca canlılara dolanıp hareketlerini kısıtlıyor, canlıların yaşam alanlarını örtüp solunumlarını engelliyor, yaralanma ve ölüme yol açabiliyor.
MERCAN DÜŞMANI
Plastik kirliliği, mercanlar için ek bir tehlike. Plastik atıklar resiflere takılı kalarak, mercanların boğulmasına, kırılmasına ve aşınmasına hatta bazen tüm resif sisteminin ölümüne neden oluyor. Mercanlar mikroplastik taneciklerini sindirince alglerde de olumsuz sonuçlar yaşanıyor.
MANGROV DÜŞMANI
Plastik atıklar birçok kıyı topluluğuna gıda güvenliği ve su taşkınlarına karşı koruma sağlayan mangrovların karmaşık kök sistemlerinde sıkışıp kalıyor ve bitkilerin büyümesini engelliyor.
NASA’nın 1969 ve 1972 yılları arasındaki altı Apollo misyonunda Ay’dan Dünya’ya 382 kilogram kaya, çekirdek, taş, kum ve toz örneği taşındı. “Regolit” denilen bu yüzey örnekleri, altı ayrı sahadan alınmış toplam 2 bin 200 adet örnek içeriyordu. Günümüzde bu değerli örneklerin büyük kısmı, Houston’daki Johnson Uzay Merkezi’nde saklanıyor ve bilimsel/eğitsel amaçlı kullanılıyor. Bu örnekler bize sadece Ay’ın oluşumu ve evrimi hakkında fikir vermekle kalmıyor, aynı zamanda Dünya’nın ve Güneş Sistemi’nin geçmişi ile gelecekteki uzay araştırmaları hakkında da bilgiler sağlıyor. NASA, 2025 yılında Ay’ın güney kutbuna insanlı araç göndermeye hazırlanırken, Ay’dan getirilen örneklerin saklandığı son kutu da birkaç ay önce açıldı. Örneklere bunca zaman el sürülmemesinin sebebi, bilim ve teknolojinin gelişmesini beklemekti.