Derin kuyularda yalnız başına kaldın, çığlıklarına kimse kulak asmadı. En sevdiğim dediklerin, umursamadan keyifle hayatlarına devam etti. Tutmaları için uzattığın elin havada asılı kaldı. En zoru da onları içinde öldürmek zorunda kalmandı. Dönüştün. Ateş ve ölümden geçerek çıktın o kuyudan, bir savaşçı olarak.
Seni yalnız bırakanlar şimdi değiştiğini söyleyerek suçluyorlar. Alaycı bir gülümsemeyle bakıyorsun onlara. Oysa onların yasını çoktan tuttun. Bitti o yas. Üzerinden binlerce yıl geçmiş gibi. Çok gerilerde kaldı.
Şimdi yeni benliğinle taptaze bir yola çıkıyorsun. Sevgi kırıntılarına tutunmaya çalışan bir çocuk olarak değil, bir savaşçı olarak. Duyarlı, adil, kendine değer veren, sevgisini hak edenlere sunmayı öğrenmiş bir savaşçı. Bazen bir an durup uzaklara dalıyorsun. İçinde ince bir sızı beliriyor ama artık acıtmıyor.
Yürümeye devam et. Bu, eskilerin senin için belirledikleri ve yürümeni söyledikleri, derin kuyulara düştüğünde de seni yalnız bıraktıkları yol değil. Bu artık tamamen senin yolun. Nereye varacağı önemli değil. Kendin olarak yürümen önemli.
Tunç Tataker
Teşekkürler Hocam...
Cehalet iki türlü ele alınabilir. Terimin ilk anlamı bilgi eksikliği ya da bilme arzusunun yokluğuna ilişkindir, ikincisiyse ilişkileri temel alır -belirli bir davranışı ya da kişiyi görmezden gelmeyi ya da yok saymayı seçmek gibi.
İnsanlar rahatsız edici buldukları bilgileri görmezden gelmek, inkâr etmek ve çürütmek için gözlerini yummanın, kulaklarını ve ağızlarını kapamanın yollarını daima bulmuşlardır.
Lisa'yı bir psikiyatriste yollamalarını salık verir. Muayene sonrası Lisa'ya ekolojik kaygı teşhisi konur ve doktoru ona Cehalet isimli bir ilaç yazar. Bu ilacın yardımıyla Lisa'nın dünya algısı tamamen değişir, umutsuzluktan kurtulan küçük kız Pollyanna olur çıkar! Bulutlar ona gülümseyen oyuncak ayılar gibi görünür, kafasında sürekli What A Wonderful World şarkısı çalar.