Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel Öyküler

Aziz Nesin

Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel Öyküler Gönderileri

Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel Öyküler kitaplarını, Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel Öyküler sözleri ve alıntılarını, Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel Öyküler yazarlarını, Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel Öyküler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
115 syf.
·
Puan vermedi
·
2 saatte okudu
Çok keyifli bir kısa okumaydı her öykü bolca gülümsetti...Her yaştan büyümüş çocuklara da hitap eder, kim demiş çocuk öyküleri diye :) Altı bekçi atlıkarıncada, okul aile birliği, çocuk ne zaman ağlar ve konserve kutusu favorilerim...
Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel Öyküler
Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel ÖykülerAziz Nesin · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2013466 okunma
115 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
...hikâyelere aşığım.
Aziz Nesin
Aziz Nesin
Türkiye manzarasını mizahla çizmiş bir yazardır. Hepimizin vesikalık fotoğrafını çekmiş, o fotoğrafın ardında kalan hikâyeyi anlatmıştır... Yani Nesin, Yaşadığımız toplumdaki insanları anlatır, hatalarımızı gösterir, güzel yanlarımızı över, çirkin yanlarımızı yerer, aklımızın kestiği kesmediği yerleri bize sunar. Yerli yersiz kızgınlıklar, öfkeler mizahla buluşunca yumuşar. Çok rastladığımız ama dikkatimizden kaçan tipleri yaratmanın ustasıdır.
Aziz Nesin
Aziz Nesin
'in Mizahi kalemi çok çok güçlü. Çocuklar için yazdığı hikâyelere aşığım. Hayatımda okuduğum en ama en iyi hikâyeler. Okurken hem düşünüyor hem fazlasıyla eğlenip gülüyorsunuz. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
Aziz Nesin
Aziz Nesin
Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel Öyküler
Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel Öyküler
Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel Öyküler
Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel ÖykülerAziz Nesin · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2013466 okunma
Reklam
...Babası, oğlanın başındaki yumruk büyüklüğünde bir şişi gösterdi, —Dün akşam kafasına vazoyu düşürdü de, başı böyle şişti, dedi. Annesi, —Vazonunki o değil, dedi, o şiş semaverin düştüğü yer... Hem de semaverin içinde kaynar su vardı. Haminnesi, —Semaverin şişi arkada, dedi, tepesindeki şiş merdivenden taşlığa düşünce oldu...
—İngilizce bildiğimi ben bilmiyorum, siz biliyorsunuz, öyleyse biliyorumdur.
Çoluk çocuk evi düzeltmeye, süslemeye koyulduk. Eş dost yardımıyla, taksitle bir halı alabildik. Peşin para bir de avize aldım. Bir haber geldi. Amerikalıların işi çıkmış, bu cumartesi de gelemiyorlarmış, gelecek cumartesi geleceklermiş. Bir hafta daha geçti. Amerikalıların gelmesi yine gelecek cumartesiye kalınca, —Hanım, dedim, bunda bir iş var. Bu Amerikalı misafirlerin gelmesi Amerikan yardımına döndü...
Hepimizde Olan Hastalık
SİNEKLER OLMASA On yaşındayken şöyle diyordu: — Ah bir çantam olsa... Ah, benim de öbür çocuklar gibi kitaplarım, oyuncaklarım olsa!.. Benim de romanlarım olsa... Bak görsünler o zaman, nasıl çalışırım. Hiçbi şeyim yok. Böyle nasıl çalışayım ben?.. *** Onüç yaşına gelince, öbür çocuklar gibi kitapları, defterleri, çantası, oyuncakları oldu. Ama
Reklam
...Çocukken içimden hep derdim ki: Uçurtmalarım olacak büyüyünce. Bidolu, bidolu... Biçok, biçok... Uçurtmalarlarlar... Üüüü, dünyalar kadarlarlarlar...
Eve döndük. Kapımızdan polisler, inzibatlar eksik olmuyor. Neredeyse Güher Teyzeyi alıp askere götürecekler. Biz başa çıkamayınca İzmir'deki oğluna "anneni askere alıyorlar, çabuk gel" diye telgraf çektik. Oğlan apar topar geldi. Karısını, çocuklarını da birlikte almış. Bu arada da askere almasınlar diye korkudan Güher Teyzeyi kaçırıp duruyoruz. Bir yakalarlarsa askere götürecekler...
...Hangisi daha çok, daha anlaşılmaz, daha içinden çıkılmaz şeyler yazarsa, o daha bilgin olduğunu ispat edecek.
—Eğer biriki satırla bunu açıklasaydı, o zaman senden, benden ne farkı kalırdı? Bilgin demek, herkesin bildiği şeyleri hiçkimsenin bilemeyeceği biçimde yazabilen, beş kelimeyi beşyüz sayfa uzatabilen adam demektir. Bir bilginle bir bilgisizin ayrımı işte budur. —Öyleyse şair Şermendi'nin 4 Mayıs'ta değil, 3 Mayıs'ta doğduğunu siz nasıl anladınız? Kitabı okuyup da mı anladınız? —Saçma bir soru. Hiçkimse bir bilginin yazdığı eseri okuyarak, onun ne demek istediğini anlayamaz. Bilim o kadar derindir ki... —Ben de onu soruyorum. Öyleyse siz nasıl öğrendiniz? —Şüphesiz kitaptan değil. Bana kendisi söyledi. Zaten bu kitaplar okunsun diye yazılmaz ki... —Peki, ne diye bu kitapları basarlar? —Anlaşılan, bilim için en ufak bir düşünceniz yok. Bir eser ne kadar çok satılır, anlaşılır, okunursa, o kadar değerinden kaybeder. Onun için bilginler, kitaplarının okunup anlaşılmasını değil, raflarda dura dura tozlanmasını daha çok isterler. Az okunan, hatta hiç okunmayan, zor anlaşılan, hatta hiç anlaşılmayan kitap, yazarının değerini artırır. —Şaştım doğrusu. —Bunda şaşılacak ne var? Siz hiçkimsenin anlamayacağı laf etmeyi kolay mı sanıyorsunuz?..
Reklam
—Eğer biriki satırla bunu açıklasaydı, o zaman senden, benden ne farkı kalırdı? Bilgin demek, herkesin bildiği şeyleri hiçkimsenin bilemeyeceği biçimde yazabilen, beş kelimeyi beş yüz sayfa uzatabilen adam demektir. Bir bilginle bir bilgisizin ayrımı işte budur.
Profesörün reçetesine göre bir gözlük yaptırdım. Bu gözlük çok iyi geldi. Herşeyi çok iyi görüyorum. Yalnız hiçbişeyi yerli yerinde göremiyorum. Dünya benden uzaklaştı. On yıldır içinde oturduğum odanın karşı duvarı otuz metre uzağa gitti. Bir arkadaşımın elini sıkacağım, ne mümkün... Yazı yazacağım, elimin altındaki kâğıt iki metre ilerde görünüyor. Dürbünün tersinden bakar gibi bişey. Herşey uzaklaştı ve küçüldü, insanlar mercimek kadar... Aman bu benim hoşuma gitsin de bana bir büyüklük gelsin! Herşey benden küçük ve uzakta, aman ne güzel!.. Hepsi iyi de, yemek yiyemiyorum. Masaya oturuyorum, önümdeki yemek tabağı yirmi metre ötede görünüyor. Burnum sıcak çorbanın içine giriyor da ben kaşığı iki metre uzakta görünen kâseye uzatıyorum. Yiyemez, içemez, yürüyemez oldum..
Arkadaş gitti, benim gözlerimde de bir bulanıklık başladı. Ne uzağı, ne yakını görebiliyorum. Ayrıca bir de gizli özentimi söyleyeyim. Hayatta gizli gizli iki şey istemişimdir. Biri saçlarımın dökülüp alnımın açılmasını, biri de gözlük takmayı. Bu ikisi, insanı aydın kişi gösterir. Kasap çırağını al, saçı dökülüp alnı açılsın, bir de gözlük taksın, üniversiteye doçent yap gitsin.
Baba Nasihatı
- Bak oğlum, ceket çıkarmanın bir usulü vardır. Ceket öyle gelişigüzel çıkarılmaz. Çünkü sen ceketini çıkarır, dizinin üstüne koyarsan, cebindekiler yere dökülebilir, senin de haberin olmaz. Onun için ceketini çıkarırken, önce cebindekilere bakacaksın, cebinde olanları dökülmeyecek, düşmeyecek gibi yerleştirip ondan sonra ceketini çıkaracaksın. Ben hayatta hiçbir zaman cebimdekileri iyice yerleştirmeden ceketimi çıkarmış değilimdir; onun için de hayatımda hiç bir şeyimi ne düşürdüm, ne kaybettim...
328 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.