Allah yolunda cihadın -temel özelliği zulüm, öldürmek ve vahşet olan- bir düşmanlık değil, samimiyet ve dürüstlükle bezenmiş bir şevkle Allah yolunda çalışmak olduğunu anlattı. Cihadın yeraltında sinsice hareket eden yıkıcı bir hareket olmadığını, aksine zulme karşı mazlumu korumanın, medeniyet ve umran inşa etmenin adı olduğunu, dine uygun bir kaideyle savaş ve barışın esası olduğunu anlattı.
İki tane müfredat vardır. Biri kitaplarda yazılı olan diğeri de hocanın yüreğinde. Önemli olan hocanın gönlünde ve zihninde olandır. Yüreği din aşkıyla tutuşan bir hoca ümmete İncil ve Tevrat'ın satırları arasından Kuran'ı öğretebilir. Bu kötü müfredat, değersiz kitaplar, doğru bir yöntemle okutulacak olursa yine de öğrencilere fayda verir, seviyelerini yükseltir.
Allah'ın şeriati rüzgarın yönünü değiştirebilen bir topluluğa inmişti... Onlarki Allah'ın boyasını dünya boyasına tercih ediyorlardı. Tüm dünyayı Allah'ın boyası ile boyamak için çalışıyorlardı...
Müslüman esen rüzgarın önünde sürüklenen tüy değildir. Aksine o azgın dalgaların önünde durur. Onun hayattaki hedefi o azgın dalgaların yönünüdeğiştirmek, imanını ve itikadını destekleyecek hale getirmektir... İşte sıratı müstakim budur!
İnanın bana zenginlik, kudret, iyilik, güzellik ve kemal hepsi insanın içinde. Bunları kendinden başka yerde arayanların fakir, zayıf ve çirkin olduğunu görürsünüz. Çünkü yanlış yerde arıyorlar.
Mücahid,ülkelerine girdiği zaman düşmanlarının hayatını teminat altına alan,kadınlara,çocuklara,yaşlılara ve hastalara eziyet etmeyen,kiliseler gibi ibadet mekânlarına karışmayan,esirlere ise insanca muamele edendir.
"Bir gün hizmetçimizin oğluna vurmuştum. Babam da ona: ' Onun sana vurduğu gibi sende ona vur' demişti. Bu benim için iyi bir ders oldu ve o günden sonra bir daha hayatım boyunca zayıflara zulmetmeye cesaret edemedim. "