Bağışlanmış Bir Günahkarın Özel Anıları ve İtirafları Gönderileri
Bağışlanmış Bir Günahkarın Özel Anıları ve İtirafları kitaplarını, Bağışlanmış Bir Günahkarın Özel Anıları ve İtirafları sözleri ve alıntılarını, Bağışlanmış Bir Günahkarın Özel Anıları ve İtirafları yazarlarını, Bağışlanmış Bir Günahkarın Özel Anıları ve İtirafları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çehrem çalışmalarım ve duygularımla değişir, bu bende tümüyle kontrol edemediğim doğal bir özellik. Eğer bir insanın yüz hatlarını derinden düşünürsem, benimkiler gitgide tıpkı aynı görünümü ve niteliği alırlar.
Tanrı'nın sonsuzluğun başından itibaren, kadınlardan doğacak her bireyin kaderine karar verdiğine göre, insanın, yaratan' larının değiştirilemez bir hükümle yıkıma mahkum ettiklerini kurtarmaya çabalaması ne kadar yararsızdı.
O andan itibaren, bir incil vaizi değil, yeryüzünde Tanrı'nın düşmanlarını ortadan kaldırmak için O'nun fedaisi olmamın hükmedildiğini anladım; ve günahkârları kılıçla ortadan kaldırmayı, onlara kürsüden söylev vermek ve Tanrı'nın mutlak önceden takdir anlaşmasıyla sonsuza dek uygulanamaz kıldığı bir sonucu elde etmeye çalışmaktan yaradılışıma daha uygun bulduğumdan verilen görev beni sevindirdi. Bunları düşündükçe, rahiplerin, insanları yapmaları kudretleri dahilinde olmayanı yapmaya sevk etmek için hayatlarını günahkârlarla uğraşarak, onlara karşı gelerek geçirmedeki aptallıklarını ve tutarsızlıklarını daha çok görüyordum.
"Kim seni Yüce Tanrı’nın yarattıklarının hareketlerinin ya da yaradılışlarının yargıcı yaptı-onun gözünde insan değil bir solucan olan sen? Hüküm ve fetva dağıtmak sana ne kadar da uyuyor! Senin ve benim durumuzda olduğu gibi, bir kulunu şereflendirmek ve bir diğerini utandırmak için yaratmadı mı? Gökyüzünde katlarını inşa etmedi mi ve oranın temellerini dünyada atmadı mı ve nasıl senin gibi bir varlık, ikisi de onun elinin işleyişine tabi olan iyi ve kötü arasında; ya da insan ruhundaki birbirini düzelten, değiştiren ve arıtan karşıt ilkeler hakkında yargıya varabilir?"
Hâlâ başıboş durumda, en hafif kazayla veya yaralanmayla ölümün, yargının ve sonsuz istirabın korkunç sonuçlarına maruz yaşamayı düşününce kalbim dehşetle titriyordu ve kendimi son derece ciddiyetle dua görevine vermiştim. Her gün üç kere, Pazarları yedi kere dua ediyordum; fakat ne kadar sık ve coşkulu dua edersem, hâlâ o kadar fazla günah işliyordum. O sıralarda ve ondan sonraki birçok yıla varan uzun bir dönem, ümitsiz ve acınacak bir ruh hali içinde yaşadım; çünkü kendime diyordum ki, "Eğer adım, sonsuzluğun başından hayat kitabında yazılı değilse, ne benim yeminlerimin ve dualarımın ne de bütün insanlığınkilerin birleşseler adımın bu kitaba girmesini sağlayabileceklerini düşünmem nafile." Son derece ciddiyetle edilmiş birçok yemin üstlenmiştim ve herbirini bozmuştum; ve çocuksu kederin yoğunluğuyla benim için hiç ümit olmadığını görmüştüm. Her saat günah işlemeye ve her an günaha karşı son derece şiddetle savaşmaya ve her bir günah için, yaptıktan sonra düşünmeye vakit bulur bulmaz tövbe etmeye devam ediyordum. Heyhat, dindarlık peşindeki her çabanın sadece suçlarımızı ağırlaştırdığı bu ıslah olmamış durum ne sefil bir durumdur! Mücadele etmeyi boş buluyordum; çünkü kendi kendime düşünceye daldıktan sonra sonuç şöyleydi: Eğer tüm günahlarıma tövbe edebilsem ve onlar için kanlı gözyaşları dökebilsem, hâlâ üzerime bastıran beni cehennemin en dibine itip sıkıştırmaya yeterli bir asli günah yüküm yok mu? İlk ebeveynime günah işledikleri için kızgın olabirim ama kendimi onların günahından nasıl temizleyeceğim anlayışımın ötesinde.”