Her şey bir o yana bir bu yana gider durur, yine de hiçbir şey çöküp gitmez/ve ölmek belki de hepimizin düşündüğünden başkadır, belki de ölen daha şanslıdır.
"Her şey yürür, ileriye ve dışarıya doğru, hiçbir şey çöküp gitmez / ve ölmek belki de hepimizin düşündüğünden başkadır, belki de ölen daha şanslıdır."
Her şey bir o yana bir bu yana gider durur, yine de hiçbir şey çöküp gitmez
Ve ölmek belki de hepimizin düşündüğünden başkadır, belki de ölen daha şanslıdır.
Kız olmanın bir anlamda tutsaklık olduğunu ama bu tutsaklığın insanın aklını çalıştırıp hayal dünyasını genişlettiğini hissediyorduk; hangi rengin hangisiyle uyumlu olacağını ancak bir kız kendiliğinden seçebilirdi. Aslında kızlar bizim ikizlerimizdi, hepimiz aynı posta sahip hayvanlar gibiydik şu evrende ve bizimle ilgili hemen her şeyi bilmelerine karşın onlar bizim için birer soru işaretiydi. Sonunda şunu açık olarak kavramıştık: Kızlar kılık değiştirmiş kadınlardı, aşkı da ölümü de anlıyorlardı; bizim görevimizse, onları büyülüyormuş gibi görünen sesler çıkarmaktı.