Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bana Sıkıca Sarıl

Sue Johnson

Bana Sıkıca Sarıl Gönderileri

Bana Sıkıca Sarıl kitaplarını, Bana Sıkıca Sarıl sözleri ve alıntılarını, Bana Sıkıca Sarıl yazarlarını, Bana Sıkıca Sarıl yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Sevdiğimiz kişinin bize yanıt vermekte yetersiz kalması, duygusal derimizde yara açar."
Aşkın bağlarının nasıl geliştirileceğini, besleneceğini öğrenmek önemli bir meseledir. Sevgi dolu bağlanma, bize, hayatla baş etmemizi ve hayatı güzelce yaşamamızı sağlayan güvenli ağları sağlar. Hayatımıza anlamını veren şey de budur. Ölüm döşeğindeyken çoğumuz için en önemli şey, en çok değer verdiklerimizle olan bağlarımızın niteliğidir. İçgüdüsel olarak biliyoruz ki, ilişkilerde bağlanmanın gerekliliğini kim kavrarsa daha iyi bir hayat yaşar. Oysaki kültürlerimiz, bizlere bağlanmaktan çok rekabet etmeye yönlendirir. Milyonlarca yıllık evrim boyunca aidiyet ve yakın temas aramaya programlanmış olmamıza rağmen, sağlıklı insanları başkalarına ihtiyaçları olmayan insanlar olarak tarif etmekte ısrar ediyoruz. Bu, toplumsallık duygumuzun, daha kısa sürede işlerimizi halletme ve hayatlarımızı daha çok kazançla doldurma kaygıları tarafindan günden güne zedelendiği böyle bir zamanda özellikle tehlikelidir.
Sayfa 217 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
Reklam
Erkekler, dokunma açlığına özellikle hassas olabilir. Çalışmalar, erkeklerin doğumdan itibaren daha az kucağa alındığını ve kızlara göre daha az ilgilenildigini göstermektedir. Yetişkinler olarak erkekler, hassas dokunmalara kadınlara göre daha az yanıt verici görünmektedir; ancak görüyorum ki erkekler, bunun yoksunluğunu kadınlar kadar çekmektedir. Yine kültürel şartlanma (gerçek erkekler kucağa alınmaz) veya eğitim yoksunluğu (nasıl isteyeceklerini bilmemektedirler) nedeniyle erkekler kucaklanmayı istemezler. Ne zaman kadın danışanlarım erkeklerin cinsellikle kafayı bozduklarını söyleseler bunu düşünürüm. Eğer futbol sahası dışında dokunulduğum veya kucaklandığım tek yer cinsellik olsaydı; ben de öyle düşünürdüm, derim onlara.
Sayfa 169 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
Kuzey Amerikalıların dünyanın en az dokunan toplumu olduğunu ve ‘dokunma açlığı' çektiklerini ileri süren, Massachusetts Üniversitesi'nden Gelişimsel Psikolog Tiffany Field'ın gözlemine göre, ilk anlarımızdan son anımıza dek dokunmaya hayati derecede ihtiyacımız var. Çocuklarda dokunmadan mahrum bırakılma, beynin gelişimini ve duyguları organize etmek olarak tarif edilebilecek duygusal zekânın gelişimini yavaşlatıyor gibi görünmektedir.
Sayfa 168 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
Yaklaşık bir buçuk metre kare yüzey alanıyla tenimiz, sahip olduğumuz en büyük duyu organımızdır. Hassas dokunuşlar, tenimizin okşanması ve bunların uyandırdığı duygular, birçoğumuz için, aşk ilişkisinin ana yoludur. Dokunma iki köklü güdüyü: Cinsellik ve önem verilen öteki tarafindan fark edilmeyi ve sarılmayı bir araya getirir. Antropolog Ashley Montagu'nun da, kitabı Dokunmak’ta belirttiği gibi; ten tene temas, cinselliğin ve bağlanmanın dilidir. Cinsellik canlandırır, aynı zamanda yatıştırır ve rahatlatır da...
Sayfa 168 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
Cinsellik, kaygı giderici bir ilaca dönüştüğünde, gerçek anlamda erotik olamaz.
Sayfa 167 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
Reklam
Gerçekte, güvenli bağlanma ve tamamıyla doyumlu bir cinsellik yan yana ilerler, birbirlerini takip ederler ve geliştirirler. Duygusal bağlanma daha iyi bir cinsellik sağlar ve daha iyi cinsellik daha derin duygusal bağlanma yaratır. Eşler duygusal olarak erişilebilir yahut yanıt verici ve bağlantıda olduklarında cinsellik samimi bir oyun, güvenli bir maceraya dönüşür. Güvenli eşler, rahat hissederler ve birbirlerinin kollarında duyguya teslim olurken, cinsel arzularını keşfedip doyururken, en derin hazlarını, arzularını ve hassasiyetlerini paylaşırken tereddüt etmezler. Böylece sevişmek, gerçekten sevişmek olur.
Sayfa 164 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
Bir ilişkinin ilk zamanlarında tutku kolaylıkla gelir. Neredeyse her sözcük, bakış ve dokunuş şehvetle titretir. Bu doğanın bizi bir araya getirme yöntemidir. Ancak arzunun o ilk esir alan hücumundan sonra, cinselliğin ilişkideki yeri nedir? Cinsellik bizi kalıcı bir ilişkinin içine çekmenin yanında bir arada da tutabilir mi? Kesinlikle evet. Aslında, iyi bir cinsel birliktelik güçlü bir bağlayıcı deneyimdir. Delicesine sevdalı olmak sadece mezedir. Uzun dönem ilişkideki cinsellik ise başlangıç yemeği... Ama biz genel anlamda cinsellik hakkında böyle düşünmeyiz. Kültürümüz ve sayısız ilişki rehberi tarafindan tutkuya dayanıklı bir güç [olarak bakmak] yerine, daha çok geçici bir his olarak bakmaya şartlandırılmışızdır. Aşkın başında oldukça parlak bir şekilde yanan cinsel ateşlerin, tıpkı bir zamanlar heyecanla dolu olup da sonradan monoton arkadaşlıklara dönen ilişkilerimiz gibi söneceği anlatılmıştır. Dahası cinselliği kendi içerisinde bir son olarak görmemiz öğretilmiştir. Arzuyu, tercihen büyük bir orgazmla sona erdirmek amaçtır. Cinselliğin mekaniğini, pozisyonları, teknikleri ve fiziksel mutluluğumuzu arttıracak oyuncakları vurgularız. Cinselliğin anlık fiziksel tatminden ibaret olduğuna inanırız.
Sayfa 163 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
İncinmeler affedilebilir, ancak hiçbir zaman yok olmazlar. Bunun yerine, en iyi ihtimalle, çiftin bağlanma hikayelerindeki temas ve yenilenme göstergelerine dönüşürler.
Sayfa 158 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
Şunu hatırlamak önemlidir -ki olay geçmişte yaşanmış olsa da- inciten eş, olayın geleceği ne şekilde etkileyeceğini değiştirebilir.
Sayfa 155 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
Reklam
Eşler birbirlerine empatik olarak yanıt verdiklerinde beyinlerinin prefrontal kortekslerindeki, son dönemdeki araştırmalardan öğrendiğimiz, "ayna nöron” denilen özelleşmiş sinir hücreleri birbirleriyle temas kurar. Bu nöronlar, başkalarının ne hissettiklerini anlamamızı sağlayan en temel mekanizmalardan biri gibi görünmektedir. Bu başka birisinin deneyimini akılla düşünerek idrak etmekten farklı bir anlama şeklidir. Bir insanın bir eylemde bulunduğunu izlediğimizde, beyin hücrelerimiz o eylemi kendimiz yapıyormuş gibi ateşlenir. Ayna nöronlar, genel mirasımızın bağlanmak için ağ örmüş parçalarıdır, bizi aşka ve sevmeye sürüklerler.
Sayfa 142 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
Genellikle aşk ilişkilerinde en olumsuz duyguları paylaşmak bile, duygusal yoksunluktan daha yararlıdır. Yanıtsızlık sadece diğer partnerin ilkel panik hissini tetikler.
Sayfa 103 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
En yakınımıza yönelik bağlanma arzusu, duygusal bir önceliktir. Yemek yemek veya cinsellik için olan güdüleri bile gölgeler. Hayatta kalmak için zorunlu olan ve beşikten mezara deneyimlediğimiz aşkın draması, güvenli duygusal bağlanma açlığından ibarettir. Sevgiyle bağlanma, doğanın bize sunduğu, sunabileceği tek güvenliktir.
Sayfa 49 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
Ayrılma ve sevgi dolu bağlanmanın potansiyel kaybı, insan beynine temel panik yanıtı olarak kodlanmıştı. Az sayıdaki sevdiklerimize güvenli duygusal bağlanma ihtiyacı, milyonlarca yıllık evrim tarafindan şekillendirilmişti. Sıkıntılı eşler faklı kelimeleri kullanabilirler, ama her zaman aynı temel soruları soruyorlardı. “Benim için burada mısın? Senin için bir önemim var mı? Sana ihtiyacım olduğunda, seni çağırdığımda, gelir misin?" Aşk var olan en iyi hayatta kalma mekanizmasıdır ve aniden bir eşten duygusal olarak ayrılmış, kopmuş hissetmek, dehşet vericidir.
Sayfa 48 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
Duygu kelimesi Latince, hareket etmek anlamına gelen, ‘emovere’den gelmektedir. Duygularımız tarafindan hareket ettirilmekten söz ederiz ve sevdiklerimiz derin duygularını bize gösterdiğinde "hareket ettiriliriz". Eğer eşler yeniden birleşeceklerse duyguların onları birbirlerine yeni yanıt verme yöntemlerine hareket ettirmelerine gerçekten izin vermeliydiler. Danışanlarım risk almayı, kendilerinin daha yumuşak taraflarını göstermeyi, Kötülük Diyalogları'nda saklamayı öğrendikleri parçalarını öğrenmeliydiler. Daha çok geri çekilen eşlerin, kaybetme ve tecrit edilme korkularını itiraf edebildiklerinde, önemsenme ve bağlanma arzularını konuşabildiklerini gördüm. Bu keşif, suçlayıcı eşlerine daha şefkatli yanıt veren, kendi korku ve ihtiyaçlarını paylaşan eşler olmaya doğru "hareket ettirdi". Bu, tıpkı, iki insanın aniden yüz yüze durup, yalın ama güçlü bir şekilde birbirlerine uzanması gibiydi...
Sayfa 46 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
178 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.