(SPOİLER ALERT ama az)
Az önce bitirdim bu şaheseri, 45 dakikadır dizüstü bilgisayarımla bakışıyoruz öylece. Roman beni o kadar etkiledi ki... Sanki ülke gündemi yetmiyormuş gibi.
(Bir rivayete göre yazarımız Anastasia Kalyoncu kendi hikayesini kurgulamış. Zaten kendisinin asıl mesleği avukatlık. Araştırmalarım sonucu sadece bu kitabı yazmış.)
Kitap Atina'da yaşayan Kristina'yı ve bir yandan da Gümülcine şehrinde yaşayan Murat'ın aşk hikayesini anlatıyor. Bu aşk hikayesinde kaderin onları karşılaştırması, ırk çatışması, yalanlar, aldatmalar ve çokça romantizm içeriyor. Yaşanan bazı olayları kendi durumlarımla bağdaştırdım zaman zaman, zaten bir okurun bunu yapması gerekir, eğer yapmıyorsa ya kitapta ya da okuyucuda sıkıntı vardır.
Kitaptaki aşkı iliklerime kadar hissettim. Bir insan başka bir insanı bu kadar sevebilir mi dedim kendime, sevse bile bunu bu kadar etkili ve gerçek şekilde hissettirebilir mi? Aşkın çok güçlü ve korkunç olabileceğini çok iyi bir şekilde göstermiş.
Yazarımızın yabancı olmasına rağmen kitapta çokça Türk isimler duymak iyi hissettirdi. E hikaye Gümülcine'de geçtiği için normal tabii ki. Hatta kitapta "Zeytinburnu" kelimesi bile geçti sevindim. Irk çatışmasını güzel bir şekilde yansıtmış bir nevi Romeo Ve Juliet misali. Finale gelecek olursak inanılmaz bir finaldi, 1-2 hafta kendime gelemem gibi. Ah Kristina bir insanın başına gelebilecek en kötü şey onu korkunç derecede seven biriyse, daha da kötüsü onu korkunç derecede seven iki kişinin olması.
Eğer aşk konulu bir roman arıyorsanız en iyi yerdesiniz demektir. En sevdiğim roman olan; Aşk Ve Gruru'u yerinden etti bu kitap.
