Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rönesans / Prostestan Reformu Erken Modern Dönem / Bilim Çağı 1350 - 1650

Batı'ya Yön Veren Metinler 2

Alev Alatlı

Sayfa Sayısına Göre Batı'ya Yön Veren Metinler 2 Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Batı'ya Yön Veren Metinler 2 sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Batı'ya Yön Veren Metinler 2 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Alp Dağları’nın ister güney, ister kuzey yamaçlarında yaşasınlar, entelektüellerin vurguları insancıdır.
Bazı “nezaket” kitaplarının başlıkları; ”Bir Hıristiyan Prensin Eğitimi", "Nedim", "Vali", "Kusursuz Centilmen"... Rönesans’ın eğitim idealinin ne derece aristokratik olduğunu gösterir. Ancak bu yeni bir tür aristokrasiydi: Feodal asaleti yerinden eden novi homines’e (yeni adamlara) yer açılması gerektiği için, doğuştan değil marifetle, yetenekle gelen bir aristokrasi. İnsancıların pek azı herkes için eğitime inanıyordu.
Reklam
"Sanırım talihin eylemlerimizin yarısına egemen olduğu doğrudur ama diğer yarısını veya biraz daha azını bizim yönetmemize izin verir.”
Ateizm ve dini şüphecilik her zaman insancı düşüncenin aşırı bir noktası olarak kaldı. İtalya’da bile… Pomponazzi dahi bir eliyle yıktığını diğer eliyle düzeltiyordu: Felsefi zeminde kişisel ölümsüzlüğü reddediyordu ama bunu dini inanışın bir parçası sayıyordu, en azından öyle söylüyordu. Montaigne tüm şüpheciliğine rağmen Roma Kilisesi’nin sadık bir evladı olarak kaldı.
Rönesans, Elizabeth dönemi İngilteresi’nde eski ahlaki tiyatro oyunlarının mevcudiyetine son vermiştir.
Hümanizm için en uygun araç olduğundan, resim en baskın sanat dalı olmuştu. Hem resim hem de heykel, Kilise’nin himayesinde Orta Çağ boyunca birleştirilmiş oldukları mimariden ayrılarak özgürlüklerini ilan ettiler. Böylece sanatlar da politik düşünce ve felsefede gözlemlediğimiz biçimde kısımlara ayrılma eğilimi sergiliyordu. Ayrıca Rönesans resmi ve sanat eleştirisi, bireysel olanı bütünün kendisinden daha çok vurguluyordu; örneğin manzaralar genelde insan figürüne zemin olarak kullanılmıştı.
Reklam
İnsancıların en iyileri kişinin dini hayatını küçümsemek değil, derinleştirmek için çalışmıştır. Vittorino da Feltre’den John Sturm’a kadar eğitimcilerin esas amacı hep "pietas literata" [bilge ve nazik dindar] yetiştirmek olmuştur. Okulların ders programları gramer ve retoriğin yanı sıra değişmez biçimde ilmihale giriş, günlük dualar ve pazar ayinlerini de içeriyordu; On Altıncı yüzyılda bunlara çoğu zaman “kutsal” diller bilgisi ve İncil okumada eklenmişti. İnsancıların çoğunun, amacı ve çabayı temel alan Aristocu-Hıristiyan evreninde güvenli biçimde yaşamaya devam ettiğini ve kötü davranışların cezalandırılacağı bir ahlak düzeni öngördüklerini söylemek sanırım doğru olur.
Sör Thomas More’un Ütopya’sı 1516’da Batı Avrupa’nın açgözlü toplumuna zehir gibi sözlerle saldırmıştır.
Hıristiyan hümanizmi, eyleme yönelik ve somut olan üzerinde olmak kaydıyla, Erasmus’un “Hz. İsa’nın felsefesi” olarak adlandırdığı olguyla Yunan ve Roma medeniyetlerinin ahlaki bilgeliğinin bir bileşimi olarak tanımlanabilir: İlahiyat ve dogma yerine ahlak, zahiri kilise âdetleri yerine içsel dindarlık. Erasmus’un liderliğinde bu düşünce, Batı toplumunu baştan aşağıya yenilemek üzere tasarlanmış bir programa dönüşür.
Giorgio Vasari
Sanırım bu konuyu dikkatle inceleyen herkes benimle aynı sonuca varır: Sanatın kaynağı doğanın kendisidir, bu güzel yaratım ile Dünya bize ilk modeli vermiştir ve ilk öğretmen de bizi diğer hayvanlardan üstün yaratan ilahi zekâdır, yani Tanrı’dır. [Giorgio Vasari]
Reklam
Mirandolalı Pico
İnsanoğlu büyük bir mucize, muhteşem bir varlık olarak adlandırılmayı gerçekten hak ediyor.
Persli Euanthes, Babilli büyücülerin, insanların dış görünüşlerinin doğuştan sahip olduklarıyla uyuşmadığını, yaratılışlarına ters düştüğünü söyleyerek, Chaldaean için şöyle der: “Hanorish tharah sharinas”, yani “İnsanoğlunun doğası çok değişken ve tutarsız.” Neden bunun üstünde duruyoruz? Duruyoruz, çünkü yaratılışımız o ki, ne istiyorsak öyle olabiliriz. Bunu iyi anlamalı... [Mirandolalı Pico]
Desiderius Erasmus
Rotterdam doğumlu Desiderius Erasmus (1466-1536) Rönesans’la ortaya çıkan insancı akımın en büyük temsilcilerindendir. Papalığın düşünceler üzerinde kurduğu hegemonyaya karşı çıkan Erasmus, Augustine tarikatı rahiplerinden olmakla birlikte, cüppe giymemiş, Paris Üniversitesi’nde eğitim görmüş, İngiltere’ye giderek John Colet, Thomas More ve çevresiyle dostluk kurmuştur. Hıristiyanlık ruhunu antik çağın yalınlığında aramakta, güzel sanatların ve bilimlerin yayılmasına, Avrupa’nın ortak bir sanat ve bilim anlayışının çatısı altında birleşmesinde eğitime büyük önem vermektedir. Eğitimle ilgili çok sayıda risalelerinden 1529 tarihli De Pueris Statim Ac Liberaliter İnstituendis’te insanın fıtratına ilişkin iyimserliğini ve “eğitim”in kudretine duyduğu inancını vurgular.
Dürüstçe ve bilgece şekillendirilirse, neredeyse Tanrı’dan fazla uzak olmayan bir varlık olduğunu ispatlayabilirsin demek istiyorum. [Erasmus]
... asalet öze aittir ve doğaldır, (elmas gibi) ışığı sadece kendisinden gelir; onurlar ve unvanlar harici olarak verilir ama terk edilebilecek uşaklardır, sadece görünüştedir ve güzel bir gövdenin üzerindeki kumaş gibidir. [Henry Peacham]
107 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.