Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rönesans / Prostestan Reformu Erken Modern Dönem / Bilim Çağı 1350 - 1650

Batı'ya Yön Veren Metinler 2

Alev Alatlı

En Beğenilen Batı'ya Yön Veren Metinler 2 Gönderileri

En Beğenilen Batı'ya Yön Veren Metinler 2 kitaplarını, en beğenilen Batı'ya Yön Veren Metinler 2 sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Batı'ya Yön Veren Metinler 2 yazarlarını, en beğenilen Batı'ya Yön Veren Metinler 2 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ancak nihai analizde On Yedinci yüzyılda yeni olan şey, entelektüel evrenin güneşi olan teolojinin o gurur veren tahtından indirilmesidir. Bacon, Descartes ve Newton din ile bilimi uzlaştırmanın gitgide daha da zor hale geldiği bir çağda yaşamıştı.
Luther'e Mektuplar/Erasmus
Okulları tamamen reddetmektense, onlara daha makul çalışmalarını hatırlatmamız gerekiyor. Bazı şeyler insanların zihnine tamamen ve aniden silinemeyecek kadar genel biçimde yerleşmişse, bu konularda yinelenen ve etkili kanıtlar kullanarak tartışmalı ve pozitif iddialarda bulunmamalıyız. (...) Her yerde karşı tarafa küstahça konuşmaktan ve davranmaktan kaçınmalıyız. Bence bu Mesih’in ruhuna daha uygundur. Bu arada akıllarımızı kızgınlık, nefret veya tutku tarafından ayartılmaktan korumalıyız. Bu duygular biz dindarlık uğruna çabalarken yolumuzun üzerinde bizi bekliyor olacaktır... (Erasmus)
Reklam
Brevissima Relacion (Kısa Rapor) /Bartoleme De Las Casas
Haksız yere bunca insan kanı döken ve o devasa ülkelerin sahiplerini, milyonlarca insan öldürmek suretiyle soyup soğana çevirenlerin cesareti ve anlamsız tamahı her gün artıyor. Ve çeşitli yollar ve bahaneler öne sürerek söz konusu fetihlerin ilahi yasalara da, doğal yasalara da ters düşmediğini; dolayısıyla sonsuza dek cezalandırılmayı gerektiren bir günah teşkil etmediğini iddia ediyorlar.
Hıristiyan hümanizmi, eyleme yönelik ve somut olan üzerinde olmak kaydıyla, Erasmus’un “Hz. İsa’nın felsefesi” olarak adlandırdığı olguyla Yunan ve Roma medeniyetlerinin ahlaki bilgeliğinin bir bileşimi olarak tanımlanabilir: İlahiyat ve dogma yerine ahlak, zahiri kilise âdetleri yerine içsel dindarlık. Erasmus’un liderliğinde bu düşünce, Batı toplumunu baştan aşağıya yenilemek üzere tasarlanmış bir programa dönüşür.
İnsancıların en iyileri kişinin dini hayatını küçümsemek değil, derinleştirmek için çalışmıştır. Vittorino da Feltre’den John Sturm’a kadar eğitimcilerin esas amacı hep "pietas literata" [bilge ve nazik dindar] yetiştirmek olmuştur. Okulların ders programları gramer ve retoriğin yanı sıra değişmez biçimde ilmihale giriş, günlük dualar ve pazar ayinlerini de içeriyordu; On Altıncı yüzyılda bunlara çoğu zaman “kutsal” diller bilgisi ve İncil okumada eklenmişti. İnsancıların çoğunun, amacı ve çabayı temel alan Aristocu-Hıristiyan evreninde güvenli biçimde yaşamaya devam ettiğini ve kötü davranışların cezalandırılacağı bir ahlak düzeni öngördüklerini söylemek sanırım doğru olur.
Bazı “nezaket” kitaplarının başlıkları; ”Bir Hıristiyan Prensin Eğitimi", "Nedim", "Vali", "Kusursuz Centilmen"... Rönesans’ın eğitim idealinin ne derece aristokratik olduğunu gösterir. Ancak bu yeni bir tür aristokrasiydi: Feodal asaleti yerinden eden novi homines’e (yeni adamlara) yer açılması gerektiği için, doğuştan değil marifetle, yetenekle gelen bir aristokrasi. İnsancıların pek azı herkes için eğitime inanıyordu.
Reklam
De Viris Ilustribus [Ünlü Kişiler Üzerine]* Francesco Petrarca [ Petrarca: De Viris Illustribus, (çev.) Mario Emilio Cosenza, s. 22-5, 43-4, 84-5, 100-1. University of Chicago Press, 1910.] MARCUS TULLİUS CİCERO’YA: Ey Roma belagatinin yüce babası! Sadece ben değil, Latin dilinin zarafetinden zevk alan herkes sana müteşekkirdir. Çayırlarımızı canlandırmak için su çektiğimiz kaynak sensin. Açıkça itiraf ediyoruz ki, senin kılavuzluğunda yürüyor, senin hükümlerinden yardım alıyor, senin nurunla aydınlanıyoruz ve en önemlisi, deyim yerindeyse, senin himayende yazar olma yeteneğini (eğer varsa) kazandım ve amacıma ulaştım. Ancak şiir ülkesinde ikinci bir kılavuz daha mevcuttu. Durumun doğası gereği iki kılavuza ihtiyacım vardı; birini nesirin engelsiz yollarında takip edecektim, diğerini nazımın kısıtlı yollarında. Belagati ve şiiri nedeniyle hayran olacağım iki kişiye ihtiyacım vardı. (...) Diğer kılavuzumun kim olduğunu mu soruyorsun? Adını duyar duymaz kim olduğunu anlayacaksın. Bir Mantua vatandaşı olan, çok büyük işler yapacağını senin de tahmin ettiğin Publius Vergilius Maro{24}  da benim diğer kılavuzumdur. Onun adını seni okurken öğrendik.
Thomas Hobbes
“Kalp” bir “yay”; “sinirler” birçok “tel” ve “eklemler” zanaatkâr tarafından tüm vücuda hareket vermek amacıyla yapılan birçok “çark”tan başka nedir ki? Ancak “zanaat” ileri gider ve doğanın en akılcı ve en mükemmel işini yani “insan”ı da taklit eder. Zanaatkârlar tarafından yaratılan büyük “Leviathan”, yani Latince’de Civitas, bizim dilimizde ise “Milletler Topluluğu” veya “Devlet” yapay bir insandan başka nedir?
Eğer Descartes iyi parayla ödeme yapmadıysa bile, sahte paraları ifşa ederek büyük bir hizmette bulunmuştur. Gerçekte de O’nun felsefesini Sör Isaac Newton’unkiyle kıyaslamaya çok az insanın cesaret edeceğini düşünüyorum. İlki bir denemedir ama ikincisi bir başyapıttır. Ama bizi gerçeklik yoluna ilk getiren adam, muhtemelen sonrasında bizi aynı yoldan ilerleten adam kadar büyük bir dâhidir. [Voltaire, İngilizlere Dair Mektuplar, New York: The Collier Pres, 1910, s.110-115.]
Konuşmalar/Erasmus
Bana da Cicero’nun tüm felsefe kitaplarında ilahi bir nefes varmış gibi gelse de Eski Çağa ilişkin risalesini Eski Çağda yazdı. Bu bana kadim bir Yunan atasözünü hatırlatıyor, ölmekte olan kuğunun şarkısını. Bugün onu okuyordum, şu sözler beni hepsinden çok etkiledi, sanki kalbime işledi: “Tanrı bana hayatıma beşikten itibaren yeniden başlama fırsatı verse ve yaşadığım yılları bir daha yaşamama izin verecek olsa, bunu asla kabul etmem. Kendi yarışımı bitirmişken tekrar başlangıç noktasına da koşmam. Çünkü şunu düşünürüm: Bu hayatta zevkli olan ne var ki? Ya da şöyle sorayım: Acısız ne var ki? Bunlar olmasaydı şüphesiz doyum ve sorun da olmazdı hayatta. Geçmiş hayatım için, eğitimli insanlar da dahil çoğunun yaptığı gibi ağlayıp sızlamam, ayrıca yaşadığım için pişman da olmam, çünkü kıymetsiz bir hayat sürmediğimden eminim. Bu hayattan ayrılırken bir handan ayrılmış gibi olacağım, meskenimden ayrılmış gibi değil. Çünkü doğanın bize verdiği vücutlar konaklamak içindir, yerleşmek için değil. Bu ayaktakımından ve kirli yığından kurtulup ruhlar topluluğuna ve âlemine gittiğim gün ne muhteşem bir gün olacak!” Cato böyle demiş. Bir Hıristiyan bundan daha ilahi biçimde konuşabilir miydi? Keşke keşişlerimizin, kutsal bakireleriyle yaptıkları da dahil, tüm konuşmalar bu yaşlı paganın genç paganlarla yaptığı konuşmalar gibi olsa.
528 öğeden 351 ile 360 arasındakiler gösteriliyor.