Bedoş, Recebin anlattıklarını iri iri açmış gözlerle dinledi. Ne ki, bu sözlerde olasılık göremedi. Allah Baba Atpazarı'ndaki boş arsada, ayaklar üzerine çakılmış barakada torunuyla barınan, Arnavut aşçının çöp fıçısına döktüğü yemek artıklarıyla geçinen, Yunanistan göçmeni yırtık pırtık Hasan Dede'ye; cami cami dolaşıp kendisini fukaralıktan kurtarması için gözyaşlarıyla yakaran kimsesiz Ayşe bacıya bile acımazken, bu koca kafalı hödük oğlana mı acıyacaktı da, istediğini verecekti?
Eğer Tanrı merhametli olsa da duaları kabul etseydi, onca kadın Telli Baba'nın, ya da Denizabdal Dede'nin tüarbesine mum götürüp adak adarlar mıydı? Kasabanın evde kalmış kızına kocayı bile Telli Baba'nın gönderdiği söylemiyorlar mıydı komşu kadınlar?
Ne deorsun Kumandarım? Yırtmamışsın, param parça etmişsindir Ezrail'in başına sardığı kefeni, açgıs yella ( gözüm çıksın!) Bundan böyle keyfine bak! Besiye yatıracağım seni.