"Saat zamanı gösterir, zaman tarihi, tarih ise hem dünü, hem bugünü hem de yarını gösterir bizlere. Gaçmişin yanlışları elbet yarın çıkar karşına. Bu konuda herkesin yeterli duyarlığa ulaşması gerekmektedir" dedi
Büyük Firavun bir sivrisinek tarafından öldürülünce diğer Firavunlar çok korkmuşlar. Her şeye tedbir alıyorlarmış ama etrafındaki korumaları onları bir sineğe karşı koruyamıyormuş. Sonunda çözüm olarak etrafında yüzlerce köle gezirmeye başlamışlar ve sivrisinekten kurtulmuşlar. Nasıl olmuş biliyor musun?
"Köleler sinekleri yakalıyormuş" dedim küçük bir çocuğun basit bir mantığı ile. Elbette güldü bu cevabıma.
"Hayır, evlat" dedi. "Bütün kölelerin üzerini bal ile kaplıyorlarmış. Bir nevi sinek çekici yapmış onları. Kendini korumak için onları feda ediyormuş. Böylece hiçbiri sinek firavunlara gitmiyormuş.
Bizim oralarda;yakamozda seyreden vapurları in yerine, buğday tarlalarında süzülen biçerdöverler vardı. Yıldızlar aynı olsa da, sahilde el ele tutuşan gençler yoktu. Saman balyalarını omuz omuza taşıyan, anızlarla beraber kirpiklerini yakan çocuklar vardı. Dizine kadar gelen suyu deniz sanan, Uludağ yerine su deposunun yokuşunda kayak yapan, "boğaz" denilince aklına "yemek" gelen.. Sinemaya, tiyatroya hiç gitmemiş düğünlerde kadın kılığına giren köyün delikanlılarını izleyerek büyümüş, kaşık havasını besmeleden önce öğrenmiş, çilli, yanık ve üç numara tıraşlı çocuklar...
Bak evlat, sevmek, sevilmemeyi göze almaktır... Cesaret ister, yürek ister. Cesareti olmasa da her yürek sevmek ister. O yüzden sevmekten korkma. Kaybedeceğini bilsen de asla vazgeçme. Sonu hasret olsa da değer.
Herkesin bir hikayesi aslında, Her hikayenin de bir kahramanı. Ben başka birinin hikayesinde Kahraman olmaya çalıştım yıllarca. Ama hikayenin üç beş sayfasında adı geçen sıradan bir karakter olmanın ötesine geçemedim. Her sayfada yer almama rağmen hiç kimse Fark etmedi varlığımı. Razı olduğum her şeyin "KAYBETMEK" olduğunu öğrendim Zamanla.