Berber .. Hani bir filmi yapılsa şimdi, kirpik oynatmadan izlenecek bir kara roman. Anlatımda Distopik görünen, gerçekten çok da uzak olmayan bir Türkiye, bitmeyen bir kış. Babadan oğula geçen garip bir iş bağlantısı. “Berber” önlüğünün arkasına sığınmış, “sadık bir kiralık katil.” Peşinden gelen faili meçhul cinayetler, din istismarı, politikanın görünen ama üç maymunu oynatan yüzü, kadın, aşk, şehvet… Manolya pastanesi sohbetlerini sanki okumadım izledim .. Başlarda beni rahatsız eden, hatta okurken kısmen motivasyonumu düşüren karakter isimlerini söylemeden geçmek istemem. M’nin iş konusunda …. ? N, o akşam bir toplantıya? Mesela Neden Mehmet değil de M ? Neden Nevzat değil de N? CK? Sanırım bir yazar okur buluşması yapsak, yazara soracağım ilk soru bu olur. Herkesin aslında bir başkası olduğu, sarı karların yağdığı, kıyamete giden bu uzun ve karanlık yolda, bir katilin kendi ağzından yolculuğu.. Bence eleştiriye kapalı, enfes bir kurgu ve betimleme .. Berber, asgari hoşnutsuzluklar dahilinde, severek nihayete erdirildi. Aynı hislerle tavsiye edilir. Keyifli olsun. Verimli olsun..
Başkasının hayatı ya da kendimizin ki; her şey anlaşılamaz, mana kondurulacak bir ana mı bağlıydı? Ya da her acı, her hüzün, her sıkıntı, her dert, her günah bir haznede birikip son bir damlayı mı bekliyordu?
Bu ağır hava memleketin üzerini bir şal gibi saran bulaşıcı, yapışkan, azar azar artarak kendisini hissettiren sanki müebbet bir yeisle gelmişti. Bu kış bildiğimiz kışlardan değildi; başka bir şeydi.
Ruhun peşine takılıp gittiği maddi hayaller ne mana yüklendiği bile anlaşılmaz, ancak yapılmadığında huzursuzluk yaratan gönüllü mecburiyetler tarafından yok ediliyor.