Aşk üzerine yazılmış binlerce roman,öykü, makale olsa da her birinde farklı bir yorum, farklı bir bakış açısı görüyoruz. Sonuçta aşk bu..
Herkesin “aşk” tanımı bile farklıyken “aşk” hikayeleri de dolayısıyla çeşitlik kazanıyor.
Beyaz Geceler’ de de Hayalperest ve Nastenka’nın 4 gecelik aşkına tanıklık ediyoruz. Evet 4 geceye sığabilen hatta dolup taşabilen bir aşk öyküsü..
Hayalperestin Hayalperest diye anılmasından anlıyoruz bazı şeyleri. Toplumdan yalıtılmış olarak kendini geri çeken, düşünce olarak soyutlanan Hayalperestimiz; kendini rahatlıkla ifade edebildiği Nastenkasına içini dökebiliyor. İletişim kuruyo olmanın tutkusuyla ve heyecanı onu aşka sürüklüyor.
Hayatları bir şekilde paralel olan Nastenka için de durumlar biraz farklı. Bir aşk üçgenine düşüyor Nastenka. Hayalperesti gönülden sevse de (ki gönülden sevdiğini yazarımız bize çok güzel hissettiriyor.) gönlünde başka bir adam zaten yer ediyordur. O yüzden Nastenka pek bir çıkmaza giremiyor. Baskın olan aşkı zaten 1 yıldır gönülden beklediği adamdır.
Beni çok etkileyen Nastenka’nın Hayalpereste “Keşke o sen olsan, keşke o senşn gibi olsa” demesidir.
İşte okuyucuyu çıkmaza sokan ifadelerin bunlar olması gerek bence. (Nastenkaya kızmak yerine)
Çünkü ne Nastenka’ya kızabiliyorsun, ne de Hayalpereste üzülebiliyorsun.