Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aydınlanmış Mektuplar

Bilgelik Tohumları

Osho

Bilgelik Tohumları Gönderileri

Bilgelik Tohumları kitaplarını, Bilgelik Tohumları sözleri ve alıntılarını, Bilgelik Tohumları yazarlarını, Bilgelik Tohumları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yavaş yavaş anlaşılır ki biz gerçekte yalnızız. Derinlerde, en içteki merkezde, herkes tek başınadır.
Sürekli bir fırtınanın, bir huzursuzluğun ortasında değil miyiz ? Ölümün eli kulağında gölgesi sürekli gözlerimizde değil mi? Zihnimizin iç gölü sürekli rahatsız değil mi? Yaşam kayığımız sürekli olarak batmanın eşiğinde görünmüyor mu?
Reklam
Bütün çabalarımız boş göründüğü zaman, hiçbir yol bizi hiçbir yere götürmediğinde, o zaman netleşecek ki her ne yaparsak yapalım hakikate ulaşmayacak.
Kiri bırakmanızı istemiyorum, sadece elmasa ulaşmanızı istiyorum. Elmasa ulaştığınızda kir kendiliğinden yok olur. Bir şeylerden vazgeçmenizi isteyenler aptaldır. Dünya sadece ulaşma amacı için vardır. Birisi yeni bir basamağa çıktığında, diğeri kendiliğinden bırakılır. Vazgeçme negatiftir. İçinde acı, üzüntü ve baskılama vardır. Ulaşma pozitiftir; içinde saadet vardır. Vazgeçme ilk adım gibi görünür aslında ulaşma ilk önce gelir. İkinci basamak olan ulaşma gerçekleştiğinde ilk basamak olan vazgeçme zaten gerçekleşir. Sadece ulaşıldıktan sonra, ulaşıldığı anlaşıldıktan sonra ilk basamak bırakılır. Bu yüzden, eğer ilahi olana ulaşılırsa sende olarak görünenler hiçbir çaba olmadan yok olacaklardı." "Gerçekte, bütüne ulaşmakla, aslında her şey kazanılır. Gerçek bütüne geldiği anda, bütün rüyalar kendiliğinden gözden kaybolur. Rüyalar vazgeçmek için değil bilinmek içindir. Rüyaları reddeden biri, onları hali hazırda gerçek olarak kabul etmiştir. Bizler onların gerçekliklerine inanmayız. Bu yüzden biz, "aham brahmasmi" - Ben Brahman’ım deriz" Bunu ilan edenler için, artık karanlık yoktur.
Sayfa 242 - Ganj yayıneviKitabı okudu
Bu sabah... Güneş bulutların arkasında ve yağmur çiseliyor. Yağmur her yerde ıslaklık hissi yarattı. Sırılsıklam olmuş bir keşiş beni görmeye geldi. Aşağı yukarı on beş ya da yirmi yıl önce kendini gerçekleştirmek için evini terk etmişti. Feragat gerçekleşmişti ama ulaşamamıştı. Bu yüzden üzgündü. Keşişler, toplum ve ilişkileri kendine erişim yolunda engel olarak kabul ediyorlar. Böyle bir inanç insanları hayattan yok yere uzaklaştırır. Ona bir hikâye anlattım. Deli bir kadın vardı. O bedeninin fiziksel değil ilahi olduğuna ikna olmuştu. Yeryüzünde kendi bedeninden daha güzel bir bedenin olmadığını söylerdi. Bir gün bir boy aynasının önüne getirildi. Aynada bedenini görünce sinirlendi. Aynaya bir sandalye fırlattı ve ayna paramparça oldu. Derin bir nefes aldı. Kendisine aynayı niçin kırdığı sorulduğunda: 'Ayna benim bedenimin fiziksel görüntüsünü sağladı. Bu benim güzelliğimi bozuyor' dedi. Kişi doğrudan kendi üzerinde çalışmaya başlamalıdır. Toplum ve ilişkiler hiçbir şekilde engel değildir. Toplum ve ilişkiler aynadan başka bir şey değil, onlar sadece benim içimdekini yansıtıyorlar. İlişkilerden vazgeçmek, aynayı kırmak kadar anlamsız. Dönüştürülecek olan ayna değil, kendinsin. Ve bu dönüşüm kişi tam nerede ise oradan başlar. Bu devrim merkezden başlar. Çeper üzerinde çalışmak, gereksiz yere zaman kaybetmektir. Doğrudan kendi üzerinde çalışmaya başlamalıdır. Toplum ve ilişkiler hiçbir şekilde engel değildir. Eğer bir engel varsa o da kendindedir.
Sayfa 235 - Ganj yayıneviKitabı okudu
İdeallerin yanılsaması çağlar boyunca kör inançlardan birisi olmuştur.
Sayfa 234 - Ganj yayıneviKitabı okudu
Reklam
Küçük kız ağlıyordu. Bebeği kırılmıştı. Ve bizim bütün ağlamalarımız kırılmış bebekler için değil mi diye düşündüm. Geçen akşam yaşlı bir adam beni görmeye geldi. Hayatında hiçbir dileği gerçekleşmemişti. Üzgün ve kederliydi. Bugün benimle konuşurken durmadan gözyaşlarını silen bir kadınla da tanıştım. Hayalleri vardı ve onlar gerçekleşmemişti. Şimdi küçük kız ağlıyor. Bu kızın gözyaşları içinde tüm gözyaşlarının temel bir yansıması mı var? Bütün gözyaşları asıl nedenini onun önünde yatan kırık bebekten almış olabilir mi? Birisi sonuçta bunun sadece bir oyuncak olduğunu ve ağlayacak bir şeyin olmadığını söyleyerek onu teselli eder mi? Bunu duyduğumda, gülmemi tutamadım. İnsan bu gerçeği anlamış olsaydı bütün üzüntüleri sona ermez miydi? Bir bebeğin sadece bir bebek olduğunu anlamak ne kadar da zor! İnsanın bunu anlayacak kadar olgunlaşması çok nadirdir. İnsanın bedeninin olgunlaşması bir şey, insanın kendinin olgunlaşması tamamen başka bir şeydir. Olgunluk nedir? İnsanın olgunluğu zihinden özgürleşmesine bağlıdır. Zihin olduğu müddetçe oyuncaklar yaratmaya devam edecektir. Oyuncaklardan özgürleşme, zihinden özgürleşince gerçekleşir.
Sayfa 219 - Ganj yayıneviKitabı okudu
Hayal gücü ve zihnin ürünü olan bir tanrıyla kazanılan saadet gerçek değildir. Hayaller, rüyalar ve kavramlar yok olduğunda 'olan' açık bir hale gelir; uyku kırılır ve uyanıklık gelir. Ondan sonra kazanılan şey gerçektir, çünkü onu kimse alamaz. Ve o diğer deneyimlerle bozulamaz; çünkü o kişinin kendi deneyimidir, bir başkasının ki değildir. O görülmüş herhangi bir sahne değildir, saf tanığın fark edilmesidir. O Tanrı hakkında bir fikir değildir, bizzat Tanrı'nın içinde olmaktır.
Sayfa 215 - Ganj yayıneviKitabı okudu
Kapıya gelip geri dönen bir kadın gördüm az önce. Onu tanımıyorum. Çektiği birtakım istıraplar onun zihnini kuşatmış. bunun karanlığı onun etrafında bir aura oluşturmuş. Bu ıstıraptan oluşan aurayı o içeri geldiğinde hissettim. Bana hiç beklemeden "Istırap yok edilebilir mi?" diye doğrudan soruverdi. Ona baktım. Bana sanki yaşayan bir
Sayfa 208 - Ganj yayıneviKitabı okudu
Bir mecnun kapıya geldi elinde bir papağan var. Kafes yok ama anlaşılan papağan uçmayı unutmuş. Geldiklerinde konuşan mecnun değil, papağandı: "Ram! Ram! Ram ismini tekrar et, Ram ismini tekrar et!" Ben de "Papağan şahane konuşuyor" dedim. Mecnun, "Efendim bu papağan büyük bir alimdir!" dedi. Bunu duyunca bir kahkaha
Sayfa 198 - Ganj yayıneviKitabı okudu
Reklam
Bir arkadaşım benimle birlikteydi. Bilimde üniversite mezuniyeti var ve sonra bir gün Tann'yı aramak onu ele geçirmiş. Uzun yıllar arayışla geçmiş fakat hiçbir şeye ulaşamamış. Bana Tann'yı aramanın sadece bir sanrı olup olmadığını sordu. "Başlangıçta tamamen umut doluydum" dedi. "Fakat yavaş yavaş hayal aleminden
Sayfa 193 - Ganj yayıneviKitabı okudu
Dün gece yağmur yağdı ve ben içeri girdim. Bütün pencereler kapalıydı ve boğucu bir his veriyordu. Sonra pencereleri açtım ve şiddetli esen rüzgarla yenilenmiş bir tazelik içeriye girdi. Ne zaman derin bir uykuya daldığımı bilmiyorum. Sabah bir beyefendi beni ziyarete geldi. Onu görünce önceki geceki boğulma hissini hatırladım. Sanki zihninin bütün pencereleri ve bütün kapıları kapalıydı hatta taze havanın ve ışığın içeri girebileceği bir tek pencere bile açık değildi. Onun içindeki her şey kapalıydı. Onunla konuşurken sanki bir duvarla konuşuyormuşum gibi hissediyordum. O zaman bana öyle geldi ki insanların çoğunluğu aynı şekilde kapalılar; yaşamın güzelliğinden, tazeliğinden ve yeniliğinden mahrumlar... İnsan kendi elleriyle kendine bir hapishane yaratıyor. O hapsolmanın verdiği boğulmayı ve hüsranı hissediyor fakat sıkıntının ve endişenin asil kaynağını anlamaktan aciz. Onun bütün yaşamı böyle geçiyor. Gökyüzünde uçmanın vecdini yaşayabilmiş birisi kuş kafesine kapatılırsa ölür. Zihnin duvarlarının yıkılmasıyla gökyüzüne ulaşılır. Ve gökyüzü yaşamdır. Herkes bu özgürleşmeye ulaşabilir ve herkes bu özgürleşmeye ulaşmak zorundadır. Bunu her gün söylüyorum fakat belki de benim sözlerim herkese ulaşmıyor. Onların duvarları kalın fakat duvarlar her ne kadar kalın olursa olsun, onlar temelde zayıf ve hastalıklıdır. Tek umut parıltısı onların hastalıklı olmasıdır ve hastalıklı olan şey sürekli kalamaz. Sadece saadet sonsuz olabilir.
Sayfa 183 - Ganj yayıneviKitabı okudu
Ben toprağa tohumlar ekeli bir yılı geçti. Şimdi çiçekler açtı. Çiçeklerin hemen açmasım nasıl da isterdim ama çiçeğin açma biçimi başkadır. Eğer biri çiçek isterse, o tohumları ekmek, bitkilerle ilgilenmek zorundadır ve uzun bir bekleyişin ardından sonunda çiçeğe ulaşır. Bu süreç sadece çiçekler için değil yaşam için de geçerlidir. Şiddete karşı olmak, sahiplenme duygusunun olmaması, çalmamak ve cinsellige muhtaç olmamak - bunlar doğru yaşamdan doğan çiçeklerdir. Kimse onları doğrudan getiremez. Onları hayatımıza getirmek için biraz öz-farkındalık tohumu ekmemiz gereklidir. Onlar gelir gelmez, diğerleri kendiliğinden gelecektir.
Sayfa 181 - Ganj yayıneviKitabı okudu
Bir hikâye var. Evli olmayan bir kız hamile kalır. Onun akrabaları öfkenin zirvesindedirler. Ona bundan sorumlu olan kişinin kim olduğunu sordular. Köyün hemen dışında yaşayan ermişin ona tecavüz ettiğini söyledi. Çileden çıkmış akrabalar ermişin etrafını sardı ve onu azarladılar. Ermiş sakin bir şekilde onların patlamalarını dinledi va sadece
Sayfa 177 - Ganj yayıneviKitabı okudu
100 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.