Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

2018 Aralık

Bilim ve Teknik - Sayı 613

Bilim ve Teknik Dergisi

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Aziz Sancar
Eylül 1946’da Mardin-Savur’da Sancar ailesinin yedinci çocuğu doğdu. Adını Aziz koydular. Kasabasından erken yaşta ayrılıp “okumaya” giden Aziz, yıllar sonra doğduğu yere genç bir hekim olarak geri döndü. Orada geçen gençlik yıllarını hayatının en güzel dönemi olarak hatırlasa da onun aklı fikri bilim yapmaktaydı. 26 yaşında Amerika’ya gitti ve kısa süreli ayrılışlar dışında hep orada kaldı. Bilimsel hayatı iki soruya yanıt aramakla geçti: “DNA molekülü nasıl tamir edilir?” ve “Biyolojik saat nasıl çalışır?”. DNA hasarının tamiri konusunda genç yaşında ders kitaplarına geçen keşifler yaptı ve bu keşifleriyle 2015 yılında Nobel Kimya Ödülü’ne layık görüldü. Olgunluk dönemine denk gelen, biyolojik saatle ilgili keşifleri de aynı değerdedir. Sancar, iki farklı bilimsel alanda yapmış olduğu olağanüstü katkılarıyla gerçekten sıra dışı bir bilim insanı özelliği taşır. Nobel kayıtlarına Türk-Amerikalı bilim insanı olarak geçen, böylece bilim alanında Nobel alan ilk Türk olan Aziz Sancar'dır.
Sayfa 97 - Tubitak YayınlarıKitabı okudu
Yaşımız İlerledikçe Sesimiz Neden Değişir?
Kas ve kıkırdak dokudan oluşan gırtlağımız açılır-kapanır yapıda özelleşmiş ses tellerini barındırır. Ses tellerimiz yaşamımız boyunca iki dönemde büyük değişikliğe uğrar. Sesimizdeki ilk büyük değişim ergenlikte gırtlağın büyüyerek sesi derinleştirmesiyle başlar. Büyüyen gırtlak içerisinde titreşecek daha fazla alana sahip olan ses tellerinde titreşim miktarı azalarak daha pes sesler üretilir. Yüksek testosteron seviyesinin de etkisiyle sesi çatallaşan ergen erkeklerde bu değişim çok daha belirgindir. Ergenlikle birlikte ses tellerini saran dokuda üç katmanlı yapının özelleşmesiyle tellerin gelişimi tamamlanır. Ergenlik sonrasındaki yıllarda uzun süre sesimizde büyük bir değişim gözlenmez. Yaşlanmanın başlamasıyla, kaçınılmaz etkileri gırtlakta da kendini gösterir. Gırtlaktaki kıkırdak dokunun sertleşerek esnekliğini kaybetmesi, sesimizin de gücünü ve yükseklik düzeyini kaybetmesine neden olur. Yaşlanmanın gırtlaktaki etkileri erkeklerde daha fazladır ve daha erken yaşlarda kendini gösterir. Mikroskobik çalışmalar yaşlılıkta ses tellerinin sertleştiğini ve inceldiğini gösteriyor. Bu durum daha ince seslerin oluşmasına yol açar. Tüm bu değişimlere ek olarak yaşlılıkta solunum sisteminin de verimsiz çalışmaya başlaması konuşmayı daha da zorlaştırır.
Sayfa 58 - Tubitak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
hastalık dokunmaktan geçer
Batı dünyasında hastalıkların dokunma yoluyla bulaştığı iddiası ilk defa İskoçyalı doktor Alexander Gordon tarafından ortaya atıldı. Alexander Gordon’un 1789-1792 yılları arasında yaşadığı Aberdeen şehrinde lohusa humması (doğum sırasında hijyene dikkat edilmemesi nedeniyle ortaya çıkan ateşli hastalık) vakaları hayli sık görülüyordu. Gordon bu vakalarla ilgili istatistik verilerini derlerken vakalardaki ortak bir nokta dikkatini çekti. Yeni doğum yapan annenin lohusa humması nedeniyle hayatını kaybettiği vakaların tümünde görev yapan doktor ya da ebe daha önce lohusa hummalı başka bir hasta ile ilgilenmişti.
Sayfa 70 - Tubitak YayınlarıKitabı okudu
İdrar Gerçekten Steril mi?
Havuzda sıkışanların artık başka bir bahane bulması ya da havuzdan çıkması gerekiyor. Çünkü güncel araştırmalar idrarın steril olduğu yönündeki genel görüşü yanlışlar nitelikte. İdrarın steril olduğuna dair söylence (mit), 1950’li yıllarda epidemiyolog Edward Kass tarafından uygulanmaya başlanan ve günümüzde de kullanımı devam eden idrar testine dayanır. İdrar yolu enfeksiyonlarını teşhis etmeyi amaçlayan bu basit test, az miktarda idrarın 35°C’deki açık ortamda 24 saatlik bakteri gelişimini inceler. Ancak bu koşullar dışında üreyebilecek birçok bakteri türü bulunmaktadır. Ayrıca örnek alınırken idrarın vücut dışına çıkışında deriyle teması sonucu kontaminasyona uğrama riski test sonuçlarını sorgulanabilir kılmaktadır. Eski testten yaklaşık 60 yıl sonra, idrar yolları enfeksiyonu olmayan kişilerin idrarında da bakteriler bulunabileceğini düşünen bilim insanları, doğrudan mesaneden alınan idrarla, koşulları daha çok bakteriyi üremeye teşvik edebilecek şekilde çeşitlendirilen ortamlarda hassasiyeti yüksek ölçümler yaptılar. Bu ölçümler eski testte “steril” olarak etiketlenebilecek enfeksiyonsuz idrarda dahi bakterilerin bulunduğunu ortaya koydu. Son ölçümler idrar örneklerinin yüzde 70’inden fazlasının en az 33 tür bakteri içerdiğini kanıtlıyor. Aşırı aktif mesane sendromuna sahip kadınlarda bakteri türü sayısı 77’ye kadar çıkabiliyor.
Sayfa 58 - Tubitak YayınlarıKitabı okudu
Cep telefonlarının ve klavyelerin klozet kapaklarından daha kirli olduğunu biliyor muydunuz? Lavabo ve tuvalet gibi kirli olduğunu düşündüğümüz yüzeyleri sık sık temizleriz. Ancak sürekli dokunduğumuz ve bu yüzden temiz olduğunu varsaydığımız nesneleri daha seyrek aralıklarla temizleme ihtiyacı hissederiz. Bulaşık süngerleri ve bezleri, diş fırçaları, klavyeler ve günlük hayatta dokunduğumuz birçok nesnede çok sayıda mikrop var. Bu durumun sebebi bunların temiz olduğunu düşünmemiz.
Sayfa 69 - Tubitak YayınlarıKitabı okudu
Mikroplastikler Sofralarımızda
Mikroplastiklere birkaç yıl önce deniz tuzunda rastlanmıştı. Yeni bir araştırmayla dünyada kullanılan sofra tuzu markalarından alınan örneklerin %90'ında mikroplastik tespit edildi. Güney Kore'deki ve Greenpeace Doğu Asya'daki araştırmacılar tarafından yapılan ve ekim ayında Environmental Science and Technology dergisinde yayımlanan bu yeni bir çalışmaya göre, test edilen 39 tuz markasının 36'sında mikroplastik bulundu. Bu araştırmada, Avrupa, Afrika, Kuzey ve Güney Amerika'dan 21 ülkeden alınan tuz örneklerinin incelenmesi sonucunda sadece Tayvan'dan (rafine deniz tuzu), Çin'den (rafine kaya tuzu) ve Fransa'dan (güneşte bekletilerek elde edilen rafine olmayan tuz) alınan 3 markanın tuzlarında mikroplastik görülmedi. Tuz örneklerinde bulunan mikroplastiklerin yoğunluk oranı farklı markalar arasında önemli değişiklik gösterdi, en yüksek oranda mikroplastik Asya ülkelerindeki markaların tuzlarında tespit edildi. En yüksek mikroplastik miktarı ise Endonezya'da satılan tuzlarda bulundu.
Sayfa 17 - Kaya tuzu öneriyorum. artık deniz tuzu kullanmamanızda yarar varKitabı okudu
Reklam
Sofra tuzunda plastik çıkması
Türkiye’nin sofra tuzlarının mikroplastik içeriğini dünyanın diğer ülkelerinde yapılan benzer çalışmaların sonuçlarıyla birlikte değerlendirdiğimizde, ortaya oldukça ürkütücü bir tablo çıkıyor. Bizim sonuçlarımız, Çin dışındaki diğer ülke tuzlarında var olan mikroplastik miktarlarından daha fazla. Bu durum yaşadığımız çevrenin kirliliğiyle doğrudan ilişkili. Kirlettiğimiz çevre bize bu kirleticileri farklı yollarla geri gönderiyor diyebiliriz. Daha basit bir ifadeyle, kontrolsüzce kullanıp attığımız plastikler soframıza tuz ile, balık ile, midye ile geri geliyor. İlerleyen zamanlarda, 1950’lerden beri kirletici olarak doğaya kontrolsüzce bırakılmış plastiklerin başka şekillerde de karşımıza çıkması şaşırtıcı olmayacaktır.
Sayfa 16 - Tubitak YayınlarıKitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.