Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bilimin Büyüsü

Celal Şengör

Bilimin Büyüsü Gönderileri

Bilimin Büyüsü kitaplarını, Bilimin Büyüsü sözleri ve alıntılarını, Bilimin Büyüsü yazarlarını, Bilimin Büyüsü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsanın Tek Silahı: Akıl
Her toplumda asi kafalar, her türlü ceza ve zorlamaya karşı, duyduğunu, gördüğünü sorgulayan zeki bireyler türer. İşte yenilik ve gelişme bu nadir kişilerin sorgulamaları ve yeni düşünceler üretmeleri sayesinde olmuştur.
Halbuki geçen yazımda da ima ettiğim gibi evrim büyük canlılarda çok yavaş cereyan eden ve çok küçük farklılıklarla ilerleyen bir süreçtir (Mikroplarda evrim birkaç gün, hatta birkaç saat içinde bile olabiliyor. Bu laboratuvar deneylerinde görülmüştür. Bu nedenle onlara karşı geliştirilen antibiyotikler bazen aniden işe yaramaz hale geliyor). Dolayısıyla genellikle ani ve büyük değişiklik pek nadir görülür.
Sayfa 157 - İnkılab KitabeviKitabı okudu
Reklam
Ancak Darwin yaşamı boyunca yeni türleri neyin ortaya çıkardığını bulamamıştır. Yani "Türlerin Kökeni" adlı eserinde türlerin kökeninin ne olduğu açıklığa kavuşmamıştır. Bir değişiklik bir kere olduktan sonra onun egemen hale gelmesini doğal seçmenin sağladığı çok, ama çok önemli bir buluştu. Darwin ve Wallace'ın buluşunun ve Darwin'in kitabının konusu da buydu.
Sayfa 149 - İnkılab KitabeviKitabı okudu
Darwin iktisatçı Thomas Robert Malthus'un (1766-1834) meşhur eseri Nüfus İlkesi Üzerine Bir Deneme'yi okudu. Bu eserinde Malthus, insanların geometrik bir şekilde arttıklarını (yani 2, 4, 8, 16, 32, 64, 128, 256...) buna mu- kabil yiyecek miktarının sadece aritmetik olarak çoğalabileceğini (yani 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 ...) göstermişti. Yani nüfus artışı, kontrolsuz bir şekilde olduğu takdirde sürdürülebilir olamazdı ve eninde sonunda bireyler arasında yiyecek için bir çatışmanın çıkması kaçınılmazdı. Darwin bunun doğada bireyler arasında bir mücadeleye yol açacağını, bu mücadelede de tesadüfen daha iyi özellikler geliştirebilmiş bireylerin kazanacağını, sadece onların yavrularının ya- şam hakkı olabileceğini anladı. Bu şekilde bir hayvan topluluğunda nüfusun karakter değiştirmesi, yani evrilmesi kaçınılmaz olacaktı. İşte bu mekanizmaya, bugün doğal seçme diyoruz.
Sayfa 146 - İnkılab KitabeviKitabı okudu
Daha önceki yazılarımda da zaman zaman ifade ettiğim gibi, dünyamızın tarihinde yaşamın değiştiği, yani bazı türlerin yok olup bazılarının yeni ortaya çıktığı fikri çok, ama çok eskidir ve bilebildiğimiz kadarıyla bilimsel bir çerçevede ilk defa Anadolulu büyük doğa bilimci Anaksimandros tarafından MÖ 6. yüzyılın sonu veya 5. yüzyılın başında dile getirilmiştir. Benzer fikirler Orta Çağ'da hem Hıristiyan hem de Müslüman dünyasında zaman zaman ortaya atılmış ve tartışmalar 19. yüzyıl ortalarına kadar uzanmıştır.
Sayfa 144 - İnkılab KitabeviKitabı okudu
Bugün aklı başında bir fizikçiye "eşsizlik" yani "singülarite" nedir diye sorarsanız, eğer kendisinin biraz mizah anlayışı varsa gülerek, "Ne olduğunu anlamadığımız yer ve an" diye cevap verir. Eşsizlikler "Zaman ve mekânın tüm boyutlarını kaybedene kadar küçüldükleri ama yok olmadan bir noktadan etki icra ettikleri yer ve anlardır" denebilir. Bunların tamamen kuramsal, matematik ifadelerin ortaya çıkardığı kavramlar olduğunu unutmayalım. Bir eşsizliği anlamanın en iyi yolu bir küreyi düşünmektir. Bu kürenin içinde bir sürü olayın olduğunu farz edelim. Şimdi kürenin gittikçe küçüldüğünü hayal edelim. Küre küçüldükçe, yüzeyinin büklümü de giderek artacaktır. Bu büklümün nihayet sonsuz olduğu an eşsizliğin oluştuğu andır. O andan itibaren ne kendisinin ne de içinde cereyan eden olayların boyutları kalmış olur. Mesela büyük patlama kuramına göre, büyük patlama olmadan önce evren böyle bir eşsizlikti.
Sayfa 121 - İnkılab KitabeviKitabı okudu
Reklam
Eğer hala insanlığımızla övünebiliyorsak bunu Pasteur gibi, Marie Curie, Einstein gibi, Hawking gibi dâhiler aramızdan çıktığı için yapabiliyoruz. Daha 5 bin yıl önce yazmayı keşfetmiş insanoğlu bugün kâinatın boyunu posunu, yaşını, içindekileri bilebiliyorsa, bu inanılmaz gelişmeyi böyle büyük insanoğullarına ve insankızlarına borçluyuz. Bir yere giderken GPS mi kullanıyorsunuz? Bu Einstein sayesinde mümkündür. Gittiğiniz yerde bir kuduz köpek sizi ısırdı; ölüme mahkûm değilseniz bu Pasteur sayesindedir. Kanserde radyasyon tedavisi mi görüyorsunuz? Bu Madam Curie sayesindedir.
Sayfa 118 - İnkılab KitabeviKitabı okudu
Bizans düşünce, Fatih bilhassa bulunabilen bilim kitaplarının toplatılması emrini vermiştir. Toplatılan kitaplar arasında 64 haritalı eksik bir Ptolemaios Atlası'nın bulunduğu tahmin edilmektedir. Fatih bunun derhal o zaman İslam dünyasının bilim dili olan Arapça'ya tercüme edilmesi emrini vermiş (nasıl ki aynı kitabın ilk Avrupa tercümeleri de Latince'ye yapılmıştır) ve Bizanslı bilim insanları ve o zaman Müslüman olarak kendi hizmetine girmiş olan baba-oğul Amirutzes'lerden bir de içindeki haritaları kullanarak büyük bir duvar dünya haritası yapmalarını istemiştir (Bu harita bugün kayıptır). Amirutzes'ler bu işle meşgulken yeni ama bu sefer tam bir nüsha bulunmuştur. Bu yeni nüshanın işte bugün elimizde bulunan Kodeks Seragliensis Gayri İslami 57 olduğunu biliyoruz. Fatih bu muhteşem atlası özenle incelenmiş ve kütüphanesine kaldırtmıştır. Ancak Fatih'ten sonra ne yazık ki kütüphanesine özen gösterilmemiş, kütüphane dağılmış, parçaları da korunamamıştır. Ptolemaios Atlası da bu ihmalden payını almış, hatta en az bir sene Topkapı Sarayı bodrumunda su içinde kalmıştır.
Sayfa 106 - İnkılab KitabeviKitabı okudu
Ptolemaious MS 2. yüzyılda İskenderiye'de yaşamış bir matematikçi ve astronomdur. Kendisinin Yunanlılaşmış bir Mısırlı veya Yunanlı olduğu konusunda muhtelif görüşler vardır. En meşhur eseri Mathematike Syntaxis adını taşıyan ve Arapça'ya Al-Macisti olarak çevrilmiş olan astronomi kitabıdır. Bu kitabında Ptolemaios dünyayı kâinatın merkezi addeden bir model geliştirmişti. Bunun nedeni dünyadan bakıldığında sabit yıldızların paralakslarını görememiş olmasıydı. Dünya bu yıldızlara nazaran yer değiştirdikçe yıldızların pozisyonlarının da kayması demek olan paralaksın görülebilmesi ancak 19. yüzyılda geliştirilebilen hassas teleskoplarla mümkün olmuştur.
Sayfa 104 - İnkılab KitabeviKitabı okudu
İlk Çağ'da, özellikle Sokrat öncesi doğa bilimcilerde, daha önceki yazılarımda da vurguladığım gibi, fosillere bakarak eskiden yaşamış olan hayvanlar hakkında çıkarım yapmak olağandı. Hatta fosillere dayanarak eski coğrafyalar ve dünyanın gelişimi hakkında Anaksimander ve Aristoteles gibi bilim insanlarınca fikirler bile ortaya atılmış, tartışılmıştı. Ancak Orta Çağ'da hem Hıristiyan hem de Müslüman dünyasında bu yorumlar Kutsal Kitap ve Kur'an'da anlatılan yaradılış efsaneleriyle çelişmeye başlayınca terk edildi. Onun yerine fosillerin toprağın içinde esrarengiz bir yaratma gücünün ortaya çıkardığı "yarım kalmış" yaratma denemeleri olduğu gibi pek garip görüşler geçerlilik kazandı. Mesela İbn Sina (yaklaşık 980-1037) meşhur Şifa başlıklı eserinde fosillerin bir "taşlaştırma sıvısının" eseri olduğunu öne sürmüştü.
Sayfa 88 - İnkılab KitabeviKitabı okudu
340 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.