Oysa din-dışı ideolojilerde de zihni örten, kişiyi ideolojik mağaraya hapseden ve bu mağarada gölgelerle meşgul olmasını sağlayan bir mekanizma var. Hatta "özgür düşünüyoruz" denilerek aslında ideolojik fikirler dışında farklı düşüncelere kapılarını kapatan bir sistemle karşı karşıya kalırız. Farklı düşünmeye çalıştığımızda ise ortada bir mahalle baskısını hissederiz: "Ya o ideolojik topluluğa aykırı hareket edersem" korkusu zihinleri sarar. Bu nedenle ideolojik zihinler sadece "kendi" fikrini taşıyan bireylerle iletişim kurarak özgür düşünme yollarını kapar. Kendi gibiler ile ancak hareket edebilir. Yeni bir din doğar, nesnesi -kendi olan- bir din.
Zihin yapılarını geleneklerden/dini unsurlardan alan insanlar aydınlanmacı insanları kendilerine düşman görür. Bu durum onların kendi içinde oluşan "düşmana olan arzudan" kaynaklanmaktadır.
Bilimin verilerinden bir din kitabı çıkmaz elbette; ama dini bir ideolojiye sahip bir insan kadar ideolojik bir birey çıkabilir. Katı kurallara bağlanmış, farklı düşünceleri bilime aykırılık bahanesi ile kabul etmeyen bir ideoloji ile karşı karşıya kalabilmekteyiz. Matematiğin kesinliği kadar keskin bir ideoloji bilim için kabul edilmezdir; ama bilimin ideolojisi altında insanlar sanki değişmeyen kurallar varmışçasına hareket etmekte ve yaşam biçimlerini bu hayalin içinde sürdürebilmektedirler.
(...) değişen, gelişen veya kötüleşen bir dünyada sabit bir ideolojiye inanmak, gerçekliği ıskalamak ve sorumluluğumuzu ideolojilerin eline vermek demektir.
Siyasi ideolojiler de dini ideolojiler gibi olmasa da dinden kendini belli oranda sıyırmış insanların tutunduğu ikinci bir daldır. Yağmurdan kaçarken doluya tutulabilirsiniz. Çünkü aynı kurallar burada da geçerli. Belirli programlar hazırlanır; uyulması gereken kurallar, vb. Birçoğu yazılı bile değildir. Muhalif seslere izin verilmez. Doğrular -dini ideolojide olduğu gibi- burada da o siyasi ideolojinin çıkarları doğrultusunda belirlenir. Örneğin siyasi ideolojiler bir kurumu/kişiyi hedef aldıysa o siyasi ideolojiye sahip her insan bu kurum hakkında olmadık, yalan/yanlış saldırı ve ithamlarda bulunabilir. Kimse burada doğru olanı araştırma gereği duymaz. Çünkü bağlı bulundukları o siyasi ideoloji yalan söylüyor olamaz. O nedenle o siyasi yapıyı sorgulama gereği duymazlar. Gönülden bağlıdırlar ve yukarıdan söylenen sözler Tanrı buyruğu gibi kabul edilir. Gazetelerden televizyonlara, sokaktaki insandan kurumlardaki memurlara; hepsi bir çıkar ilişkisi içerisindedirler. Yaptıkları şeyleri doğru kabul ederler ve doğru kabul ettikleri bu şeyleri de kesinkes toplum için yaptıklarını söylerler. Kendi söylemlerine ters düşen arkadaşlarına hunharca saldırırlar. Farklı bir ses siyasi ideoloji içinde barınamaz. Kısacası dini ideoloji gibi bu hayali ilişkide de insanlar tutunacak bir dal bulmuşlardır ve yaşamlarını belki de evrimsel gereklilik koşuluna bağlı olarak buralarda sürdürürler.