Birinci Dünya Savaşı biterken, Osmanlı Devleti parçalanma sürecine giriyor, dörtyüzeili yıllık Orta Doğu sulhu bozuluyordu. 11 Aralık 1917de Kudüs'e giren İngiliz Allenby, "Haçlı Seferleri'nin bittiğini" söylüyordu. Ondokuzuncu asrın sonu, yirminci asrın ilk yıllarında Batılı güçlerin "Şark Meselesi" dedikleri aslında "Osmanlı Meselesi" idi. Günümüzdeki "Yeni Şark Meselesf'ne de biz "TürkMeselesi"diyoruz. "Yeni ŞarkMeselesfnin iki ayağı Ermeni ve Kürt hareketleri Yeni Şark Meselesi kitabımızda incelenmişti. Üçüncü ayak İsrail de, değişik bir açıdan elinizdeki kitapta incelenmektedir. Önsözde de belirtildiği gibi bu kitabın hazırlanmasından maksat; Orta Doğu'da yirminci asrm başlarında mayalanmaya başlayan, 14 Mayıs 1948'de İsrail Devleti'nin kurulmasıyla yarım asrı geçen çatışmalar zincirine, İsrail tarafına, bir başka açıdan bakmaktır. Kitapta İsrail'in güvenlik endişeleri, sosyal yapısı, kurulduğu tarihten itibaren nerede ise devamlı bir savaş içinde yaşayan bir devlette sivil-asker ilişkileri, İsrail güvenlik stratejisinde kitle tahrip silahlarının yeri gibi sorulara, çoğunluğu Musevi yazarların makalelerinden cevaplar bulunmaya çalışılmıştır. İsrail'in Türkiye politikası kurulduğundan beri net ve aynı doğrultudadır: Arap olmayan ama Müslüman ve laik bir ülkeyle iyi münasebetler kurmak, Yahudi Devleti'nin etrafındaki kuşatılmış Arap düşmanlığından kurtulmak için ortak menfaat zincirlerinde buluşmak... Ankara, Washington, Londra, Paris'ten sonra İsrail'in kuruluşunu müteakip askerî ateşe bulundurduğu dördüncü başkenttir. İsrail, Türkiye ile bağlarını kesmeye yöneleceği hiçbir milletlerarası mesele yoktur. Ayrıca İsrail silah endüstrisi için Türkiye önemli bir pazardır. Ankara ise mütereddit ve kararsızdır. Orta Doğu'daki karışık siyaset ortamından Türkiye kendisini uzak tutmaya çalışmış, bölgeye yönelik politikası ya tepkisel ya da müdahalelerden kaçmak şeklinde olmuştur.
