Rüyasında, uçsuz bucaksız bir çölde yürüyordu. Kızgın olması gereken çöl kumları; tam tersine, ruhunu üşütüyordu. Tek isteği vardı; birkaç odun parçası bularak ısınmak!
Kumların içinde sağa sola yalpalayarak birkaç odun parçası bulabilmek ümidiyle koşturuyordu. Az ileride, her halinden derviş olduğu belli olan bir zat görmüştü. Sevinç içerisinde, ona doğru koşmaya başladı. Bu garip kıyafetli adam, daha önce gördüğü hiç kimseye benzemiyordu.
Tam yaklaştığı sırada, o zat: ‘‘Ey adı gibi, kendi derviş olan! Nereden gelip nereye gidiyorsun? Döne döne telaş içerisinde neyi arıyorsun?’’ diye seslendi. Derviş, hiç tanımadığı bu meczubun, kendisine ismiyle hitap etmesine çok şaşırmıştı. Ürkek bir sesle: ‘‘Çok üşüdüm, odun arıyorum’’ diye cevap verdi.