Soğuk savaş yıllarında İngiltere’nin küçük bir kasabasındayız. Sıradan ve geçim sıkıntısı yaşayan ama bunu çok önemsemeyen insanların yaşadığı küçük bir kasaba ve savaş sonrası dünyaya uyum sağlama çabaları, her an enselerinde hissettikleri ölüm korkusu. Dünya hızla endüstriyel anlamda ilerlerken, insani değerler yozlaşıyor. Ceset kokusu henüz şehirleri terketmemiş. Dolayısıyla kötüye giden dünyaya katlanamayan ve dünyevi hiçbir şeyden zevk almayanların cehennemi yaşadığı zamanlar. Zweıg 2. dünya savaşı yıllarında eşi ile birlikte intihar eden hassas kalplerden sadece biriydi. Zweıg de nereden aklına geldi şimdi diyorsunuz Kitabımızın baş kahramanlarından olan anlatıcımız Janet’in eşi Howard da çürüyen dünyaya dair umudunu yitirmiş, sonsuz mutluluk peşinde ölümü kucaklamaya hazır, eşine belli etmediği bir planın içinde eşi ve kendisi için intihar hayallerinde..Yazarımız mutlaka Zweıg ve diğer hassas kalplilerden etkilenmiş olsa gerek. Üzüldüğüm acaba onlarda eşlerinden habersiz böyle bir plan hazırlığı yapmış ve eşlerini zorlamış olabilirler mi? Veya zavallı kadınlar zorlama dahi olmadan habersiz mi karşıladılar ölümü? Şimdi sanıyorsunuz ki bu kitap ölümler, intiharlar, zorlu yaşamlarla dolu; sıkıcı, yürek acıtan bir hikaye anlatıyor. Yanıldınız sayın seyirciler okurken bu kadar güldüğüm hikayelerin sayısı azdır sevgiyi, aşkı, sadakati sorgulayacağınız, televizyon alışkanlığınızı tekrar gözden geçireceğiniz, paranın azlığı ve çokluğunun önemini bir kez daha düşüneceğiniz harika bir hikaye. Tavsiyemdir