Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Kadının Penceresinden

Oktay Rifat

Bir Kadının Penceresinden Sözleri ve Alıntıları

Bir Kadının Penceresinden sözleri ve alıntılarını, Bir Kadının Penceresinden kitap alıntılarını, Bir Kadının Penceresinden en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
koltukta, bir boşlukta, öylece birkaç saniye durdu. Oysa bir boşluk değildi bu. Türlü anılar­dan, duygu artıklarından, bilinçaltı dürtü­lerinden, tedirginlikten karma bir hava, bir ortam, bir yalnızlıktı.
Reklam
Tuhaf bir düzendi bu! Sevişme geçiciydi, sevişmemek sürekli, ya­şam geçiciydi, ölüm sürekli. Çünkü ölümdü Selim’le sevişememek.
Bir mutsuzluk vardı içinde, nede­nini kestiremediği, yıllar boyu üstünden sil­kip atamadığı bir mutsuzluk.
Bu pencereden baktınız mı?
Filiz insancıl değildi. İnsanları sevmi­yordu. İnsanın insan oluşu çekinmek için yetiyordu ona. İnsanlar onun hakkını yi­yorlar, onu hiçe sayıyorlar, küçük düşürü­yorlardı. Dolmuşta yanına oturduğu adam, iki kişilik yerin üçte ikisine yayılıyor, Filiz’e ancak ilişecek kadar bir yer bırakı­ yordu. «Oturmasını bilmiyor da ondan.» diyordu Bedri. Dükkâncı, sanki bağışlıyormuş gibi mal satıyor, tepesine atarcasına veriyordu paranın üstünü. — Köşedeki bakkaldan bir kibrit al da gör! Bak bakalım nasıl verir sana kibriti! «Yontulmamış da ondan!» diyordu Bed­ri. Filiz’in insanlardan çekinmesi giderek bir korkuya dönüşüyordu. Sokaktaki adam­dan, vapurdaki biletçiden, balıkçıda yanı sıra midye alan dar pantolonlu, boyalı saçlı kadından, sandviç yiyen Amerikan taklidi oğlandan, uzun saçlı berberden, öğle üstü sağa sola sataşarak okula giden bacak ka­dar öğrenciden korkuyordu.
Reklam
uzunsun okumazlar seni ama olsundu, paylaşmasam olmazdı.
Koşullandırılmıştı bu insanların düşünceleri, öfkeleri, sevinç ve kederleri. Uyanık görünseler de aslında uyuyorlardı. «Uyurgezer bütün bunlar!» diye düşündü. Doğru ve namuslu yaşamdan habersiz, ona buna kazık atarak, si­nekten yağ çıkarmaya çalışarak, gündelik nafakayı doğrultmak uğruna, gündelik na­faka çıkınca daha çoğunun özlemi içinde, elbirliğiyle bozuk bir düzeni ayakta tutma­ya uğraşıyorlardı. Sömürüyü bile bile yü­rütenlerin, uyanıkların, hinoğluhinlerin elindeydi dizginleri. Aldananlar, aldatan­la bir safta sanıyorlardı kendilerini. Bir ya­nılgıydı bu, bir aldatmaca. Silkinebilseler görüvereceklerdi gerçeği. «Aldatmaca ne kadar açık!» diye düşündü. Demek insanoğ­lu gözüne batanı görmeyecek kadar kör. Ama toplum ister bilinçli ister bilinçsiz ol­sun, sancılar içindeydi. Tarih ağır ağır yo­lunda yürüyordu. Çark dönüyor ve döne­cek. Çelişki çoğaldıkça düzlüğe çıkma is­teği de artacaktı. Umutluydu yarından.
Tanıyorsunuz...
... Tek bir kitap bulamazsın evlerinde. Ga­zete bile okumazlar. Şiirdi, resimdi, müzik­ti, kullanmazlar. Aydın düşmanıdır, kaz ka­dar kafasızdır bunlar. Beğeniden yoksun. Her memleketin küçükkentsoyluları kaz kafalıdır, tutucudur, ufak hesapların için­dedir ama bizimkilerin eline gerilikte su dökemezler. Bizimkiler üstelik görgüsüz ve geleneksiz. Bir geçmişleri yok, gelecekleri de.
Reklam
Sevginin bir ışık gibi vücudundan fış­kırdığını sanıyordu. Sanıyordu ki her gö­ren, ilk bakışta, onun bu adama sevdalı ol­duğunu anlar. Oysa aşk ışık kadar bile maddesel değildi ve renksizdi.
oo sakat aşk en sevdiğim.
İlk kez tanımadığı bir duygunun içini sardığını duyar gibi oldu Filiz. Aşktı bu, iyi kötü, sağlam ya da sakat, ama aşk
böyle diye diye söndü hayatlar, en çok da o ailedeki çocukların hayatları
daha kötüleri var şükretmeli, alıp başını gitse ne­reye gidebilir, iyi kötü kocası, çamaşır ma­kinesi, buzdolabı, korkuyla açılıyor kapak­ları bizim mi bunlar, benim, besleme kızı, aşk böyle mi olur tatsız, belki başka bir dünyada (...) şükretmeli bin bete....
eskiden kadınlar daha fedakardı,evlilikler uzun sürüyordu (!)
Hiç beklemediği anda yediği bu tokat Filiz’e çok dokunmuştu. Yapılacak bir şey yoktu. Kimsesizdi, çalışıp para kazana­mazdı, boşanamazdı, Bedri’den güçsüzdü, el kaldıramazdı ona. Bağırıp çağıramaz, şir­retlik edemezdi, alışmamıştı. Birinden yar­dım isteyemez, birine dert yanamazdı. «Ko­cam bana bir tokat attı.» diye yakınsa, «Sahi mi söylüyorsun!» diye şaşacaklar, hemen arkasından: «Kocandır, çekeceksin!» diye ekleyeceklerdi. Bu tokat, Tanrının indirdi­ği sille gibi bozulmaz, değişmez, karşı ge­linmez bir nitelikteydi. O da, çaresiz, karşı gelmemiş, yüzünde beş parmağın yeri, ağ­layarak odadan çıkmıştı.
Bir mutsuzluk vardı içinde, nede­nini kestiremediği, yıllar boyu üstünden sil­kip atamadığı bir mutsuzluk.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.