Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Koltukta Kaç Karpuz

Aydın Engin

En Beğenilen Bir Koltukta Kaç Karpuz Gönderileri

En Beğenilen Bir Koltukta Kaç Karpuz kitaplarını, en beğenilen Bir Koltukta Kaç Karpuz sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Bir Koltukta Kaç Karpuz yazarlarını, en beğenilen Bir Koltukta Kaç Karpuz yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ben sadece dinin değil, Fenerbahçelinin, Galatasaraylının, Be­şiktaşlının da yobazına karşıyım. Ben yobaza karşıyım. Sa­ğın da yobazına, solun da yobazına karşıyım.
Sayfa 311Kitabı okudu
350 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Ve Karşınızda Halit Kıvanç!
Alt başlık: Bir Koltukta Çok Karpuz Merhabalardan bir demet sayın okuyucular. ≈) Bugün sizlere yapabildiğim kadarıyla ilklerin ismi Halit Kıvanç'ı anlatacağım. Hoş geldiniz. -Biraz uzun... Çayınızı kahvenizi hazır edin isterseniz. ≈)- Nereden başlasam bilemiyorum, alt başlıkta da dediğim gibi bir koltukta çok karpuz... -kitabı buraya
Bir Koltukta Kaç Karpuz
Bir Koltukta Kaç KarpuzAydın Engin · İş Bankası Kültür Yayınları · 20037 okunma
Reklam
futbol geyiği en uzun soh­bet konusudur. Hiçbir tiyatro eseri Fenerbahçe-Galatasaray maçı kadar konuşulmaz.
Sayfa 264Kitabı okudu
Evladım ibadet Allah'la senin arandadır; gizlidir. O reklam diye yapılmaz; kapı açık namaz kı­lınmaz" derdi.
- O yaşta bir çocuğa ne ifade ediyordu Atatürk'ün ölümü? - Hiç siyasal düşünmediğimi çok iyi hatırlıyorum. Yani ben" Eyvah şimdi Türkiye ne olacak" demedim. Çünkü İsmet Pa­şa ismi o kuşaklar için bir güvenceydi. Atatürk'ün en yakın ar­kadaşıydı o. Gerçi ben "Atatürk o kadar büyüktü ki gerçekte ikinci adam yoktu" diyenlere katılırım. Bu bir gerçek. Ama yi­ne de İsmet Paşa hep vardı. Bu bizi çok etkiledi. Hiçbirimiz ne olacak diye sormadık. Devlet güçlü müydü, değil miydi bilmi­yorum ama yine de...Tam savaş bölgesindeydik. Birkaç aile dos­tumuz, ahbabımız konuşurlarken kulak kabartıyordum. "Bit­tik, bittik. Alman kapıya dayandı. Kapıdan girdi mi bitecek. Mustafa Kemal de yok. Bunlar bizi kurtaramaz. Gitti Türkiye, gitti" diyen kötümserliklerini duyuyordum bazı büyüklerin. - Evet. Bir yıl sonra da savaş başladı zaten... Değil mi? - Evet. Lise birdeydik. Yalnız biz savaşı hiç anlamadık. Yaşamadık yani. Camlar maviye boyandı; mavi kağıt kaplan­dı. Elektrik lambalarının üstüne yine mavi kağıt koyduk...
"Memleketi kurtar­dı bu adam"
- Şimdi babamın bir Atatürkçü olduğunu söyleyemeyece­ğim. Babam Osmanlı'dan gelmiş. Kitaplar Abdülhamid için "hain Padişah" diye yazarken babam "cennet mekan" diyen­lerden bir Osmanlı. Hani padişahlara laf söyletmeyenler­den. Arada Kemal ağabeyim espriyle karışık "Aman baba se­ nin o padişah dediğin şunu şunu yaparmış" dedi mi "Sus ke­rata" diye şakadan çıkışırdı. Yani şakasını kaldırırdı. Ama ben 10 Kasım akşamı eve geldiğim zaman baktım, babamın önünde resimli bir gazete duruyor... - Babanızın? - Evet. İlk sayfasında Atatürk'ün resmi olan bir gazete... Ve babam ağlıyordu. Bunu gördüm. Babamın "Memleketi kurtar­dı bu adam" diye ağladığını duydum. Bence çok önemliydi.
Reklam
- İşte bu çok enteresandır. Bakın ben bebekken bile kunda­ğımın yanında gazete vardı. Yani bebekliğimden itibaren ga­zete gördüm ben ve okumaya çok küçük yaşlarda gazete ile başladım...
Benim üniversitede olduğum yıl­ da bir Tan olayını yaşadık biz ... - Öyle mi? Katıldınız mı siz de? - Hayır katılmadık. Tan matbaası tahrip edildi. İki gün sonra gittiğim zaman karşı kaldırımdan bakmıştım, çok üzül­müştüm. Ne tesadüftür, ne kadar gariptir ki, daha sonra ga­zetecilikteki birçok aşamamı, restore edilen Tan binasında yap­mıştım. Tan gazetesinde ve özellikle İstanbul Ekspres gaze­tesinde . . .
Hacı Şakir sabunları...
Şimdi efendim, babamın ablasının kocası Ha­cı Şakir. - Şu meşhur Hacı Şakir sabunları?.. - Evet. Bildiğimiz Hacı Şakir... O babamın eniştesi.. Ben Hacı Şakir Beyi tanımadım ama onun oğlu Tevfik Sabuncu'yu tanıdım.
Sayfa 19 - PDFKitabı okudu
Reklam
- Fikir özgürlüğü ve objektif gazetecilik anlayışı. . .
Sayfa 152Kitabı okudu
Çok şükür bizim evde din de normal kurallar içindeydi, özgürlük içindeydi. Orucunu isteyen tutar, istemeyen tut­maz. Zorlama yoktu yani.
Bir kez evlendim, son kez evlendim ve ebediyen evlendim...
Sayfa 275Kitabı okudu
– Atatürk'ün ölüm gününü hatırlıyor musunuz? – Böyle soru olur mu hiç? Yaşadık biz o günü. Ortaokulda 10 Kasım günü tarih dersi vardı. Öğleden sonraydı. Tarih öğ­retmenimiz Reşat Ekrem Koçu hüngür hüngür ağlayarak girdi derse ve öyle güzel, öyle etkili bir şekilde bize Atatürk'ün ölümünü anlattı ki... O an hayatımın unutamadığım büyük olaylarından biridir. –Anlatır mısınız o anı? Duyduğunuz anı? – Duyuldu işte. Atatürk ölmüş. O zaman okulda radyo madyo yok bugünkü gibi. Reşat Ekrem Koçu hocamız der­se ağlayarak geldi. Bize onun ne kadar büyük olduğunu an­lattı. Hem ağlıyor hem anlatıyordu. Bizler de ağladık. Cena­ze kalkacağı zaman okullardan çocuklar seçildi. Ben de seçi­lenler arasındaydım. Sirkeci'deydik önce. Sonra bizi aldılar. Dolmabahçe'ye gittik ve katafalkın yani Atatürk'ün tabutu­nun önünden geçtik. Cenaze gününde geldik, tabutu taşıyan top arabası geçerken biz de ağladık.
:D
Bir evde toplanıldı. Yerlere yattık gülmekten. Sebebi: Bü­ lent diyor ki: "Top ayağıma geliyor. Sürüyorum topu küfür geliyor. E, ben İtalya'da oynuyorum, küfür de İtalyanlardan geliyor. Ama Türkçe. Meğer Şükrü hepsine öğretmiş. Her bi­ rine birer Türkçe küfür öğretmiş. Ama beni kızdıracak küfür-ler . . . Biri 'Ulan piç vurma' diyor, bir öteki başka bir kü-für . . . O yüzden iyi oynayamadım valla . . . " Öldük tabii gül- mekten . . . Bu arada bir güzel espri de . . . Maç sırasında Bülent koşarak geldi ve Şükrü'ye tekme attı. - Nasıl yani? - Yani alenen sert bir faul yaptı. Şükrü "Ne vuruyorsun?" de-miş; Bülent de "Şike yapıyoruz demesinler diye vurdum" demiş
Sayfa 162Kitabı okudu
106 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.