Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Levantenin Beyoğlu Anıları

Giovanni Scognamillo (Jean Gennaro)

Bir Levantenin Beyoğlu Anıları Sözleri ve Alıntıları

Bir Levantenin Beyoğlu Anıları sözleri ve alıntılarını, Bir Levantenin Beyoğlu Anıları kitap alıntılarını, Bir Levantenin Beyoğlu Anıları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sinema görgüsü
Sinema görgüsü dedim: Sinema müdürleri galalarda, akşam seanslarında girişte durur, önemli kişileri, devamlı müşterileri, tanıdıkları karşılar, buyur eder, hal hatır sorarlardı, bir çeşit protokol uygulamasına. Bu geleneğin son örneği, 1970'lerin başına kadar Yeni Melek Sineması'nda uygulandı Osman ve İhsan İpekçi ile, sonra müşterilerin niteliği değişince tarihe kanştı.
Sayfa 111 - Metis Yayınevi, 1993, 3.BaskıKitabı okudu
Eski Levantenler Türkçe'yi pek bilmezlerdi
Büyükbabam, büyükannem, dedem, ninem Türkçe'yi pek bilmezlerdi. Büyükannem, sanınm, Galata Köprüsü'riün öte tarafına pek geçmemişti. İstiklâl Caddesi'ni, Tarlabaşı'nı, Taksim'i, Feriköy, Şişli ve Bomonti'yi, Boğaz'ı ve Adalar'ı, yazlan geçirdiğimiz Bostancı'yı ve Pazar günleri kiliseye gittiğimiz Moda'yı bilirdi. Benden iki kuşak öncesi Levantenler'in Türkçe bilmeleri, Türkçe'yi öğrenmeleri gerekmiyordu. İlk çocukluğumda bile Be- yoğlu'nda Türkçe konuşulduğu kadar Rumca ya da Fransızca konuşulurdu. Azınlıklardan olmayan esnaf, dükkân sahibi veya tüccar, ya biraz frenkçe gevelerdi ya da yanma azınlıklardan olan personel tutardı. Ne diyeyim, Asmalımescit'teki kömürcü bile, Karadenizli olmasına karşın, işine yetebilecek kadar Rumca bilirdi, ama eğri ama doğru.
Sayfa 69 - Metis Yayınevi, 1993, 3.BaskıKitabı okudu
Reklam
Kozmopolit Beyoğlu
Asmalımescit'in o dönem sakinleri, çünkü, çoğunlukla azınlıklar ve Levantenlerdi. Oturduğumuz evin ikinci katı kiraya verildiğinde oraya, örneğin, günün birinde Yunan uyruklu bir anakız İkilisi yerleşti bitişiğimizdeki 48 No.lu binada Rum bakkal Yani oturuyordu, Karşımızdaki apartmanda ise kiracıların çoğu Musevi idi, Terasımızın tam karşısında ise bir Macar ailesi oturuyordu.
Sayfa 17 - Metis Yayınevi, 1993, 3.BaskıKitabı okudu
Levantenlik: Evrenkentlilik
Levanten olup Kozmopolit, yani evrenkentli ya da evrenselkentli olmamak sanki olanaksız. Levanten olanın koz mopolitliği, çünkü bir uyruk, bir ırk, dil ve din karmaşasından oluşuyor ve aslına bakarsanız, temelde bir göçmen veya göçmen kökenli olan Levanten, bir çeşit apatrid (vatansız) ya da konumunu şaşırmış biridir. Kendi konumumu düşünüyorum: Biri İtalya'dan diğeri Yunan adalarından (oysa temelde İtalyan kökenli) kopup İstanbul'a yerleşen, çocuklarını yetiştiren iki ailenin soyundan oluşup kozmopolit bir Levanten'den başka şey olmanın olasılığı var mı? ’ Kökenler ve öz kaynaklar Batı'da, ayaklar Türkiye'de!
Sayfa 68 - Metis Yayınevi, 1993, 3.BaskıKitabı okudu
Beyoğlu bir daha o eski haline asla gelemez çünkü:
Beyoğlu, ya da daha gerilere giderek Pera, işlevini yitirmiş bir dönemin ve bir toplumun Beyoğlusu idi, İkinci Dünya Savaşı'nın sonu ile noktalanan. Kaldı ki Beyoğlu, kendine özgü Levanten, Kozmopolit ve Alafranga havası ile, çağın bir hayli dışında kalmış, tarihsel akıştan kopmuş, özlemler ve yıkık anılar içinde yaşayan bir bölge idi.
Sayfa 10 - Metis Yayınevi, 1993, 3.BaskıKitabı okudu
Edebiyat tarihine girmiş bir lokanta idi Degüstasyon (bu özelliğini Salah Birsel benden iyi bilir), akşamları nezih bir lokanta-meyhaneye dönüşürdü. Garsonlan Rum idi, üçü de; ahçısı Bolulu, hiç şaşmaksızın. Ünlü idi oranın rakı sohbetleri, Çiçek Pasajı'na açılan ufak birahanesi de. 1950’lerde Degüstasyon’da ilgimi çeken edebiyatçılar değildi, itiraf edeyim; Hüseyin Peyda, Salih Tozan, Asim Nipton gibi Yeşilçamlılar'dı.
Sayfa 52 - Metis Yayınevi, 1993, 3.BaskıKitabı okudu
Reklam
Levanten
Levanten bir tatlı su frenkidir, bir Batı-Doğu karmaşası, yoksa bir sentezi. Tabii ki Türkiye'de Levanten dediğimiz salt Peralı, Beyoğlulu, İstanbullu değil. İzmirli olur ya da İskenderunlu. Çoğunlukla Akdenizli'dir, Egeli'dir Peralı Levanten ise ayrı bir türdür, kaldı ki Pera, zaten çeşitli azınlıklar tarafından, Fetjh'ten beri parsellenmiştir: Rumlar Tarlabaşı'nda, Kalyoncu Kulluğu' nda, Kurtuluş ve Fener'de; Museviler Kuledibi, Karaköy ve Ba- lat'ta, Ermeniler az çok her yerde, Avrupa kökenliler ve elit azınlıklar ise Galata ile Taksim arasında, giderek Boğaz kıyılarında veya adalarda, çocukluğumun deyimi ile "Prens Adaları’nda.
Sayfa 27 - Metis Yayınevi, 1993, 3.BaskıKitabı okudu
Öyledir, koloni bir araya gelmek için her fırsatı değerlendirmeyi biliyordu. İlk maskeli balomu (bir çocuk balosu idi bu, bir Karnaval balosu), Union Française'in salonlarında yaşadım- sa, son maskeli balom da Casa d'Italia'da yer aldı 1940'lann sonlarında. Hatta, maskeli olarak sokakta dolaşmanın yasak olmasına rağmen, Tünel'deki Ensiz Sokak'tan (İtalyan Hastahane- si'nin Başhekimi Dr.Violi'nin evi orada idi, kızı da bizim takıma aitti) hareket edip, üç kız ve üç erkekten oluşan bir grup olarak ve omuzlarımızda bir tahterevalli taşıyarak, çingene giysilerimizle Casa d’Italia'ya varmıştık, şamata ile karışık.
Sayfa 117 - Metis Yayınevi, 1993, 3.BaskıKitabı okudu
Beyoğlunda sinema
Alkazar sineması, birçoklarımıza sinema sevgisini aşılamıştı (eminim Halit Refiğ bu görüşümü paylaşacaktır). Gösterdiği filmlerin sanatsal değerlerinden ötürü mü? Değil. Tümü ile avantür bir sinema idi ve biz çocuklara, gençlere sinemanın, sinema olayının hareketini, çarpıcılığını, etkinlik gücünü ve hayal potansiyelini temelde ilkel de olsa kalıcı bir tazelikle verebilmişti. Alkazar'a, genelde, programın değiştiği Çarşamba günleri giderdim, ya tek başıma ya da bir arkadaşla. Diğer sinemalarda olduğu gibi ücretsiz girerdim, "Elhamra Sineması Müdürü'nün oğlu diye.
Sayfa 103 - Metis Yayınevi, 1993, 3.BaskıKitabı okudu
Bu Kozmopolit/Levanten Pera, Birinci Dünya Savaşı' ndan başlamak üzere İstanbul'un kurtuluşuna kadar, kollarını ilkin Almanlar’a. sonradan işgal kuvvetlerine açıyor. Tersi de düşünülemez, yabancı koloniler kendi vatandaşlarını, kendi askerlerini kucaklıyor. Kurtarıcı olarak mı? Pek sanmıyorum, çünkü Levanten Beyoğlu zaten öteden beri kurtarılmış bir bölgedir. Kaldı ki işgal bir düzensizlik getiriyor, bir gerginlik, bir gerilim yaratıyor. Çünkü işgal kuvvetleri Türkiye'yi ve Türk vatandaşlarını çiğnedikleri kadar, her işgal kuvveti gibi, Pera'yı, değil kurtarmak bir süre için sahip olmak ve kullanmak niyetinde ve konumundaydılar. Ve de öyle oldu....
Sayfa 72 - Metis Yayınevi, 1993, 3.BaskıKitabı okudu
Reklam
Ya Japon Pazarı? Unutulacak gibi mi? îlk kurucusu, yanılmıyorsam, Japon Nakamura idi; Japon Pazarı, biz çocuklar için, başlıbaşına bir dünya idi, halen egzotizm kokan.
Sayfa 54 - Metis Yayınevi, 1993, 3.BaskıKitabı okudu
Karikatürcü Togo'nun her yıl yayınladığı ve Beyoğlu'nun ünlülerini kapsayan albümünde Gregor, ince bıyığı, papyon kravatı ve kocaman burnu ile sanatçılara aynlan sahifede daima boy gösterirdi.
Sayfa 53 - Metis Yayınevi, 1993, 3.BaskıKitabı okudu
Levantenler hangi kitapları okurlardı?
Peralı bir aile, 1910-1920'lerde iıeler okurdu acaba? Dumas dedim ve Dumas'ya Hugo'yu ve Racine'i de ekleyebilirim. Mussef ve Ömer Hayyam dedim ve bu ikisine Lamartine'i de katabilirim. Colette'in yeri, annem için ayrıydı. Sanırım Co- lette'in ilk dönemine ait, Willy ile yazdığı tüm "külliyat"ına sahipti, Claudine dizisi başta olmak üzere. İkinci bir favorisi ise önceki yüzyılın "feminist" gözü ile bakılan, aslen soylu olan, Fransız kadın yazan Gyp idi. Ve kendi çocukluğundan kalma Çontesse de Segur'ün romanları. Asmalımescit'ten kalma kitaplara yeniden bir göz atıyorum:- işte: Gerard de Nerval'in Les filles du feu (Ateşin Kızlan), Henry Murger'nin Scenes de la vie de boheme (Bohem Yaşantısından Sahneler), Stendhal'in Del'amour (Aşk Hakkında) ve Kessel'in Belle de Jour (Gündüz Güzeli). Anımsadığım kadanyla o üçüncü kattaki kitaplık görevini gören odada bol miktarda Nat Pinkerton, Nick Carter, Buffalo BUI, Sherlock Holmes dizilerinin fasikülleri ile Michel Zevaco'nun, Maurice Leblanc'un (Arşene Lupin), Gaston Le- roux'nun (Rouletabille) romanlanna rastladığımı biliyorum. Fransızca'yı hem de İtalyanca'yı okumaya başladığımda karşı komşularımızdan biri polis romanlan meraklısı ve koleksiyoncusu çıkınca Leblanc, Leroux, Pierre Souvestre ve Marcel Allain (Fantoma), Edgar Wallace gibi yazarların yapıtlarını onun kitaplığından yararlanarak tanıyabildim.
Sayfa 31 - Metis Yayınevi, 1993, 3.BaskıKitabı okudu
Levantenler ve kitap
Pastahaneler bir yana, çocukluk ve ilk gençlik yıllarımdan en iyi anımsadığım yerler sinemalar ve kitabevleridir. Daha önce, bir iki dergide anlattığım sinemaları başka bir bölümde daha etraflı olarak anlatacağım, fakat ya kitabevleri? Hiç kuşkusuz o "eski" Beyoğlu'nda insanlar daha çok kitap okuyorlardı (kitapların ucuz olduğu o adeta masalımsı yıllarda); Levan- tenler, azınlıklar ve yabancı uyruklular kitaba, dergi ve gazeteye daha düşkündüler.
Sayfa 29 - Metis Yayınevi, 1993, 3.BaskıKitabı okudu
Beyoğlu'nun temelinde yatan Pera'yı babamdan değil de Pera' yı iyi bilen annemden ve büyükannemden öğrendim. Babam, ilginçtir, nostaljik bir kişi değildi, eski günlerden pek söz etmezdi, etmek gereksinimini de duymazdı. Ama o bir sinemacı idi ve mesleğinden dolayı kısa sürede ve pratik yoldan Levanten olma kompleksinden sıyrılmıştı.
Sayfa 28 - Metis Yayınevi, 1993, 3.BaskıKitabı okudu
29 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.