Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Müslüman Kadın Sorunu ve Feminizm’e Nasıl Bakmalı?

Ayşe Güç

En Eski Bir Müslüman Kadın Sorunu ve Feminizm’e Nasıl Bakmalı? Gönderileri

En Eski Bir Müslüman Kadın Sorunu ve Feminizm’e Nasıl Bakmalı? kitaplarını, en eski Bir Müslüman Kadın Sorunu ve Feminizm’e Nasıl Bakmalı? sözleri ve alıntılarını, en eski Bir Müslüman Kadın Sorunu ve Feminizm’e Nasıl Bakmalı? yazarlarını, en eski Bir Müslüman Kadın Sorunu ve Feminizm’e Nasıl Bakmalı? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Feminizm kavramı bir yandan batı toplumlarındaki kadınların durumlanını iyileştirme ve geliştirme çabalarına işaret ederken diğer taraftan Doğulu kadını kurtarma misyonunun bir anlatımı haline gelmiştir. Belki de bu sebepten ötürü batı-dışı toplumlarda iki refleksin gelişimine etki etmiştir: Milliyetçi söylemlerde ifadesini bulan savunmacı yaklaşım ile gelenek destekçilerinin yorumlarına yansıyan reddiyeci yaklaşım. Milliyetçiler feminist argümanları hızlı bir şekilde kabullenmiş ve bu çerçevede eserler üreterek ya da politikalar yaparak yeni kadının inşasını önemsemişlerdir. Ulus-devletler kurulurken kadınların da misyonu olduğuna, kadınların yeni toplumların sembolleri olduklarına dair bu yaklaşım 1980lere gelindiğinde eleştirilmiştir. Benzer şekilde feminizmin dışardan bir söylem olduğu ve batı-dışı toplumları ifsat ettiği şeklindeki reddiyeci yaklaşım da bizzat batı-dışı toplumlarda yaşayan kadınlar tarafından eleştirilmiştir.
Sayfa 22
Feminizmi amiyane bir tabirle "erkek düşmanlığı" olarak değerlendirmek uzun bir tarihi sürece yayılan tartışmalara vakıf olmamaktan kaynaklanmaktadır.
Sayfa 23
Reklam
Feminizm tartışmalarında kadınlık özellikleri, kadının özel alanla tanımlanması, yeniden üretim, eğitim ve oy hakkı gibi taleplerin dile getirilmiş olması, feminist söylemin batı düşünce geleneğinin önemli bir parçası olduğunu göstermektedir. Feminist düşüncenin temel yönelimleri -reformcu ve devrimci karakteri-, 19. yüzyılda belirginleşmiş ve
Sayfa 38
Birinci dalga feminizmin ortaya çıkışında Avrupa'daki Rönesans, Reform, Sanayi Devrimi, Fransız Devrimi gibi bir dizi toplumsal ve düşünsel gelişmelerin, ikinci dalga feminizmin gelişiminde ise İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerika'da gelişen toplumsal hareketlerin etkisi olmuştur. 19. yüzyıl feministlerinin mücadelesi kadınların kamusal hayata katılımı üzerinde yoğunlaşmış iken 20. yüzyıl feminist söyleminde ise kamusal hayata katılımın sorunu çözmediği, toplumdaki kalıplaşmış rollerin değiştirilmesi gerektiği üzerinde durulmuştur. Üçüncü dalga feminist söylem beyaz, orta sınıftan kadınların toplumdaki ve feminist hareket içindeki imtiyazlı statülerin sorgulanması sonucunda gelişmiştir. İkinci dalga feminizmin kızkardeşlik varsayımı 1980lerden itibaren siyah, lezbiyen ve üçüncü dünyalı feministlerce tartışılmıştır. Üçüncü dalga feminist söylem daha ziyade bir kültür eleştirisi izleğinde ilerlemektedir ve kalıcı teoriler üretemediği görülmektedir. Üçüncü dalga ile iç içe geçen dördüncü dalga feminizm ise benzer şekilde teoriden yoksun tepkisel bir hareket şeklinde gelişmiştir.
Sayfa 44
Kültürel feministler bağımsızlık, özerklik, akıl, aşkınlık, savaş ve ölüm gibi erkeklere özgü kabul edilen özelliklerin, karşılıklı dayanışma, içkinlik, yardımlaşma, duygu, barış ve yaşam gibi kadınlıkla ilişkilendirilen özelliklerden daha iyi olmadığını, aksine daha kötü olduğunu iddia etmişlerdir. Kültürel feministler toplumsal cinsiyet kimliğinin biyolojik farklılıklardan ziyade toplum tarafından inşa edildiğini savunmuşlardır. Kültürel feminist teorinin temelinde anaerkil bakış vardır. Kültürel feministler kadınlık değerlerinin hâkim olduğu bir toplumu hayal etmişlerdir. Donovan'a göre ana-erkil sistem varsayımı, sosyal darwinizmin eril ideolojisine tepki olarak gelişmiş ve feminist söyleme kültürel feministlerce dahil edilmiştir.
Sayfa 52
Mantıklı :d
Marksist feministlerin bir kısmı ev işlerinin toplumsallaştırılması yoluyla kadınların ezilmesine son verileceğini savunurken, diğer bir kısmı ev işlerinin ücretlendirilmesi gerektiği üzerinde durmuştur.
Sayfa 55
Reklam
Varoluşçu feminizmin öncüsü Simone de Beauvoir
Beauvoir (1986)'a göre bireyin içinde bulunduğu ortam ve uğraştığı işler onun aşkın ya da içkin bir varlık olmasında önemlidir. "Kadını götürüp mutfağa ya da süslenme odasına kapatıyor, sonra da ufkunun darlığına şaşıyoruz; kanatlarını kesiyoruz, sonra uçamıyor diye yakınıyoruz" diyen Beauvoir kadının içkin bir varlık oluşunu döngüsel bir yaşama hapsedilmesi ile açıklamaktadır. Toplumu, kadının içinde bulunduğu açmazın sorumlusu olarak gördüğü, kadının bir özne olarak kendini ortaya koyma imkanlarını elinden aldığı ve kadını nesneleştirdiği için eleştirmiştir. Kadının en-soi varlık oluşunun asıl sorumlusu toplumdur. Bu bağlamda kadına sadece evlilik kurumu aracılığıyla topluma katılma imkanı tanınmasını ve toplumun kadını doğurganlığı ve anneliği yücelterek aile kurumu bağlamında tanımlamasını eleştirmiştir. "Kadın, varlığının ancak hamile kaldığında tanındığını görmektedir" diyen Beauvoir yetersiz bir varlık olarak görülen ve yaşamı tekrarlamak zorunda kaldığı için aşağılanan kadından gelecek nesilleri yetiştirmesini beklemenin yarattığı çelişkiye işaret etmiştir. Ona göre toplum kadını bir cinsel nesne durumuna getirmiş ve ataerkil aile de kadını köleleştirmiştir.
Sayfa 57
bir şeyi de abartmayın ablacım :d
Kadının evlilik kurumu aracılığıyla ezildiğini/sömürüldüğünü varsayan radikal feministler evlilik kurumunu reddetmişlerdir.
Sayfa 59 - Donovan, 2001
İslam kültürü içinde gelişen eleştirel kadın bilinçliliğini ilk tetikleyenler batılı sömürgeci ve oryantalist erkeklerdir. Sömürgeci erkekler Müslüman toplumlardaki kültürel değişim planlarında kadının özel bir yeri olduğuna ve kadın yaşamının çözülmesi ile bu toplumların batı karşısında güçsüzleşeceğine inanmışlardır. Diğer taraftan oryantalistler ise fikri planda İslam dinine dair olumsuz bir imaj inşa etmek için kadın yaşamı, peçe, örtü, harem gibi konularnn işlenmesine özel bir önem vermişlerdir. Sömürgeci ve oryantalist erkekler Müslüman kadın yaşamı ve hakları ile ilgili başlattıkları tartışmalarda feminist düşünceden beslenmiştir. Bu tartışmalarda liberal teorisyenlerin ve feminist argümanların görüşleri sıklıkla tekrar edilmiştir. Müslüman kadın özgürleştirilmeli, eğitim hakkıi elde etmeli ve toplumsal hayata katılmalıdır. Bunun için öncelikli olarak peçesini açmalıdır, Zira yeni kadın tipolojisine uygunsuzluğunun en belirgin sembolü peçesidir. Peçeye vurgu zaman içinde takıntılı bir tutum haline gelmiş, günümüzde de devam eden söylemlerin içinde yer almıştır. Kadının kurtarılması fikri peçenin açılması fikri ile özdeşleştirilmiştir.
Sayfa 68
+1111
Müslüman kadının haklarını "ötekine" anlatmaya ve savunmaya devam etmek yerine reel hayatta kadına karşı önyargılı tutumları, bireysel hakların uygulanmasını engelleyen durumları ve bu hakların neden genişletilemediğini tartışmaya açmak daha yapıcı olacaktır.
Sayfa 72
68 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.