Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Müslüman Kur’an ve Tarihsellik’e Nasıl Bakmalı?

Şevket Kotan

Bir Müslüman Kur’an ve Tarihsellik’e Nasıl Bakmalı? Sözleri ve Alıntıları

Bir Müslüman Kur’an ve Tarihsellik’e Nasıl Bakmalı? sözleri ve alıntılarını, Bir Müslüman Kur’an ve Tarihsellik’e Nasıl Bakmalı? kitap alıntılarını, Bir Müslüman Kur’an ve Tarihsellik’e Nasıl Bakmalı? en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tarihselcilik (historicism), kavramsal olarak, eleştirel tarih yazıcılığının metodolojik ve epistemolojik ön kabullerinden hareketle, insan doğasını ve toplumu tarih dışı bir perspektiften anlamanın imkansız olduğunu savunan bir yaklaşımdır.
Batı dünyasında evrensellik sürekli aranılan ve kendisine ulaşılmaya çalışılan bir mitos olarak kalmıştır.
Reklam
Atom ile ilgili çalışmaların ve atomun altına inilmesinin ardından insan ile varlık arasında daima zamansal bir mesafenin var olduğu, varlığı hiçbir zaman, an içinde görebilme imkanına sahip olmadığı keşfedilmiş oldu.
İnsanın tarihselliği düşüncesi, iki temel üzerine kuruludur: 1- Dünya tarih alanıdır 2- İnsan bir tarih varlığıdır.
Fetih kavramı ülkeleri işfa etmek yerine, o beldelerdeki insanlarla İslam arasındaki engelleri kaldırmayı amaçlarlar.
Varlık ve insan bilinci arasındaki ilişki döngüseldir. Varlık, insan bilincini etkilerken, bu etkinin farkına varma süreci de insan bilincinin tarihî varlığın ortaya çıkış sürecini etkilemesine yol açar. İnsanın dünyası denilen şey, bu karşılıklı etkileşimin kendisidir. İşte tarihsellik ve insanın tarihsel bir varlık olmasının felsefî izahı budur.
Reklam
İnsan, dünyaya gelirken gözü önde yaratılmış, yönü ileriye doğru tasarlanmış, daima ileriye doğru düşünen, hareket eden, tasarlayan bir varlık olduğu için onun geriye doğru tasarim ve plan yapma gücü yoktur. Geriye dönük olarak, sadece unutan bir hafızası vardır. İnsan, ileriye dönük olarak, günlük dilde yapacağım, edeceğim benzeri formlardaki ifade örnekleriyle hep ileriye doğru düşünmekte, geleceğe doğru koşmaktadır. İşte bu, insanın kaderidir. Fakat o ileriye doğru koşarken trajik olarak ölüme doğru gittiğini de bilmektedir. Bu nedenle insan, varoluşunu daima ölüm korkusuyla birlikte gerçekleştirmektedir. Öleceğini bildiği, ihtiyarlığın meşakkatlerinin de farkında olduğu halde, ileriye koşma isteğinden ve daha çok yaşamak tutkusundan vazgeçmez.