Bir Savaş Sonrası İdeoloji Kemalizm

D. Mehmet Doğan

Bir Savaş Sonrası İdeoloji Kemalizm Quotes

You can find Bir Savaş Sonrası İdeoloji Kemalizm quotes, Bir Savaş Sonrası İdeoloji Kemalizm book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Anıtkabir neden bir türbe olmadı? Çünkü türbe mabed gibi tasarlanamaz. Ölüm mimarisi her şeye rağmen, tevazu gerektirir. Devrinde cihan padişahı olan Muhteşem Süleyman’ın kabrinde bile bunu hissedersiniz. Mustafa Kemal için Türk mimarisi esas alınarak bir yapı inşa edilse idi, elbette millî bir âbide olurdu. Fakat bu milli yapıdan kaçınılması için çok önemli bir sebep vardı: Türbe İslâmı çağrıştırır! Bu da o zamanın yöneticilerinin laiklik anlayışına uymazdı. Ama bir putperest Yunan tapınağını kopyalamaktan çekinmediler! Neredeyse sadece 10 Kasımlarda duyulan bir kelime vardır: “Mozole”. Evleri, Çiftliği, köşkü, silahları, kıyafetleri gibi bir de “mozole”si vardır Atatürk’ün. . . Kelimenin yılda bir defa kullanılması, onun bizim açımızdan öncesinin ve sonrasının olmadığını gösterir. Esasında “mozole” daha doğrusu “mausoleum” bizim kültürümüze yabancı, ama binlerce yıllık bir kelime. Antik çağda, Halikarnasos’da Karia satrabı Mausolos için karısı Artemisia tarafından yaptırılmış anıt mezar böyle anılıyor.
Sayfa 115Kitabı okudu
Her atatürkçülüğe dönüş hareketi(darbe veya müdahale) kendini en somut şekilde resim, büst ve heykel yapımına ağırlık vererek ifade etmiştir.
Reklam
Kemalizm, Mustafa Kemal tarafından bizzat yapılmamışsa da onun hayatı çevresinde örülen bir tarih esas alındığı için kendisinden ayrılamaz bir hüviyet kazanmıştır. Bütün cumhuriyet, devrim ve inkılâp tarihi kitaplarında bir şahsın tarihi önemli bir yer tutar. En ciddî, ilmi kitaplar dahi, Mustafa Kemal’in hayatını anlatırken bir fevkalbeşer/
Bizim tarihlerimizde “Osmanlı Devleti’nin Ömrünü tamamladığı için yıkıldığı” bir mütearife (aksiyom) olarak yazılmaktadır. Meseleye farklı bir bakış ise bize şunu söylemek imkânını vermektedir: Osmanlı Devleti emperyalizmin önünde en azından manevî bir engel teşkil ettiğinden yıkılmıştır: Onun merkez topraklarında kurulan devletin bu yüzden
Yapılanları halka onaylatmak veya halkın onayladığını yapıyor görünmenin siyaset literatüründeki adı bonapartizmdir.
Millî Mücadele’nin sona eriş şekli bir yarım kalmışlık etkisi uyandırmaktadır. En azından, Mustafa Kemal’in “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir” emrinden sonra, ikinci hedefin, İstanbul ve Trakya olması gerekiyordu. Ancak Mustafa Kemal bir süre İzmir’den ayrılmadığı gibi, kuvvetlerinin de İstanbul’a doğru harekette ağır davrandıkları görülmektedir.
Reklam
Milli Mücadele’nin önde gelen kumandanlarından ve lider kadrosundan Kâzım Karabekir Paşa, zamanında İnkılap tarihi ile ilgili olarak ciddi eleştiriler ortaya koyan bir kişi olarak da dikkat çekicidir. Kâzım Karabekir, Mustafa Kemal’i hakikatleri gizlemekle, şahısların tarihi haklarını vermemekle itham eder. Ona göre, Mustafa Kemal, her şeyi kendisinin düşündüğü ve yaptığı fikrini kuvvetlendirmek için <<hâtıraların ve vesikaların yayınına izin vermedi, hükümet kudretini ve gizli kuvvetlerini bu uğurda israf etti.» Neticede İstiklâl Harbi ilim olarak öğretilmek yerine, iman olarak belletildi. (Paşaların hesaplaşması, 17-19)
Kemalizme mal edilen uygulamalara bakarak şunu söylemek mümkündür, kemalizm esas yaptıklarıyla değil, yasakladıklarıyla kendini göstermiş, etkili olmuştur: Burada zikretmediklerimiz arasında, Türk müziğinin neredeyse tamamen yasaklanması, zengin bir medeniyet dili haline gelmiş bulunan Osmanlıca’nın yasaklanması, her ikisinin de tahkire konu
Sayfa 101Kitabı okudu
Kişileri efsaneleştirmek, etrafında gelişen olayları kutsamak ve dokunulmazlaştırmak, “kült”leştirmek yeni bir şey değil. 20. yüzyılda bütün totaliter (faşist-komünist) idareler bunu son haddine kadar yapmışlardır. Bunun için muhtelif seviyede teşkilatlar, hatta bakanlık kuranlar olmuştur. Bazıları açıkça adını koymuş, “propaganda bakanlığı” demiş, bazıları bu kadar açık yürekli olamamıştır. Netice olarak, 20. yüzyılın seri üretim yalanları ve efsaneleri, 21. yüzyıla devredememiştir. (Kuzey Kore hariç elbette! Bugün de bu ülkede ölü bir lidere tapınılmaktadır!)3 Türkiye’de, 20. yüzılın başında İttihatçıların efsane ve yalan üretim merkezleri tarafından yürütülen propaganda faaliyetleri ile açılan yol, daha sonra da devam ettirilmiş; tek parti efsaneciliğinin en iptidaî örnekleri ders kitaplarına boca edilmiştir. Üreticilerinin ilk mektep ölçeğinde tasarladığı çarpıtmaların seviyesi, yarım asır sonra, 1980’lerde, yüksek Öğretime mecburî inkılâp tarihi dersleri konularak yükseltilmek istenmiştir.
Kitleyle, kitlenin inanç ve değerleriyle çatışan yönetim anlayışları, adları cumhuriyet de olsa, otokratik mahiyettedir.
20 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.