Bir Tanrıtanımaz'la Din Adamı'nın Tartışması Sözleri ve Alıntıları
Bir Tanrıtanımaz'la Din Adamı'nın Tartışması sözleri ve alıntılarını, Bir Tanrıtanımaz'la Din Adamı'nın Tartışması kitap alıntılarını, Bir Tanrıtanımaz'la Din Adamı'nın Tartışması en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Eğer cehenneme atılırsam Tanrı'ya orada şunu sorma hakkım olacak: 'Neden bana engel olmadın? Bana engel olmadığın için yaptığım işe rıza gösterdiğini sandım'. O zaman o, şöyle diyecektir: 'Ben seni iradeyle yarattım. Kötüyü olduğu kadar iyiyi seçmek de senin elindeydi'. O zaman ben şöyle diyeceğim: 'Demek ki beni zayıf yarattın. Neden daha güçlü yaratmadın? Ne olacağı belliyken neden beni zaaflarla donattın? Böyle bir sonucu öngörebilirdin. Demek ki beni sırf cezalandırabilmek için yarattın. O halde suçlusun Tanrım. Cehenneme benimle birlikte senin de girmen gerekiyor . At beni ateşe. Kendi beceriksizliğinin eserini, kendi ellerinle mahvet.
Acaba insan, Tanrı kendini öyle yarattığı için mi kötü olmuştur? İyiliği ödüllendirip kötülüğü cezalandıran mantığın insanı terbiye amacı güttüğü açık. Demek insan, Tanrı'nın yarattığı şekliyle islah edilmesi gereken bir yaratık. Böyle kötülüğe eğilimli, kusurlu, eksik bir varlığı yaratmak kabahattir elbette, ama bunun yanında bir de kalkıp iblisi yaratmak ne ile açıklanır? Tanrı insanı zayıf yarattıysa, iblisi yaratmayıp, onun kötülüklerinin sayısını azaltabilirdi. Hayır, hayır Peder. İnsan kendindeki iyiliği Tanrı, kötülüğü iblis diye cisimlendirip karşı karşıya koymuş, onlara baksa kendini göremiyor, görse kendini tanıyamıyor. Böylece iyiliğe de yabancı kötülüğe de.
Dünya imtihan yeriyse, din adına suç işlememek gibi güç işi başaranlar başkalarının suç işlemesinden kazançlı çıkacak, hatta onlara bakıp övüneceklerdir bile. Onların iyi sayılması için başkalarının kötü olması gerekir. İşte dinin işlediği günahları, yaptığı kötülükleri görüyor musunuz Peder? Hayalinde dahi olsa bir cehennem yaratan, önünde sonunda onu gerçeğe çevirir. Dindarlar suç işlenmesine bu yüzden sessiz kalır, nasıl olsa onlar cehenneme gideceğinden, sonunda kendileri de cennete gidebilmek için suç işlenmesi onların umurunda bile olmaz. Böylece her gün yeni kurbanlar verilir. İşte Peder, dinin dünyayı suçtan kurtarmak gibi bir derdi yokmuş demek ki.
Her insan onu zorlayan koşulların baskısı altındadır ve aslında insanlar Tanrı'ya inanmaz, ona inanmak için zorlanır.
Başka çareleri yoktur. Dünya onu sarar, kendi doğası onu sıkıştırır, aklı onu kısıtlar. Kafes içinde özgürlük olabilir mi? İşte o zaman zavallı insan çaresizlik içinde üstün bir gücün yardımını diler. Tanrı'ya inanmak dünyanın zorluklarına verilmiş bir yanıttır. O olmadan insan, o güçlüklere göğüs germeyi umamaz. Tanrı'ya inanmak, güçlükleri yenmeye çalışmadan onlara tahammül etmeye çalışmaktır.
Zor iştir düşünmemeye çalışmak. İnsan önce kafasını boşaltmaya bakmalıdır. O halde en yüksek dindarların, kafası en boş olanlar arasından çıkması bir tesadüf mü! Çünkü bilgi eksik kalınca fikirler kendilerini şüpheyle belli eder.
"Kullarının yaptıkları nedeniyle Tanrı'dan nefret etmen haksızlık."
"Ne yani, dünya günahlarla ağırlaşmışsa bunda onun hiç mi payı yok? Eğer her şey o inandığınız Tanrı'nın iradesi sonucunda oluyorsa, böylesi kötülüklerle dolu dünyada o, bu kötülüklere rıza gösteriyor demektir."
"Hayır, hayır!"
"Ya, elemek
"Asıl Tanrı'ya inandığım zamanlarda huzursuzdum ben. Onun istediği gibi yaşamak için çekmediğim zahmet kalmamıştı. Ne zaman bir buyruğunu yerine getirmek istesem aklım buna karşı çıkıyor, ruhum bin parçaya bölünüyordu. O zaman neden bu engelleri kalbime yerleştirdi diye soruyordum? Karşıma çıkan engellerden yılmıyordum. Asıl ruhumdaki engellere takılıp düşmekten korkuyordum. Bu yüzden kalbimin sesine kulaklarımı tıkadım. Kendimin en büyük düşmanı oldum. Tanrı'ya yaklaştıkça bu düşmanlığım artıyordu. Ta ki asıl düşmanın o olduğunu görene dek. Artık huzurluyum. Kendimle barıştım. Şimdi ise siz bu huzuru çok görüyorsunuz bana. Bana huzursuzluk tattırmak istiyorsunuz"