Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Öz Türkçe Bir Marksist Yaklaşım Denemesi

Birey Nedir?

Cem Eroğul

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
İnsan doğası
İnsan denen canlının doğası, toplum ilişkilerinin tümüdür. Bu ilişkiler ekinden ekine değiştiği için , insan doğası da ekinine göre değişir.
Sayfa 95 - YordamKitabı okudu
Kısacası, değişmez bir insan doğası yoktur; insan kendi doğasının yapıtasarcısı(mimarı) olan tek canlıdır. İnsan doğası, daima, biz onu nasıl yaparsak öyle olur ve olacaktır.
Sayfa 150 - YordamKitabı okudu
Reklam
gerçekte, hiç bir bilişsel yanı olmayan katıksız bir duygulanım olamayacağı gibi, hiçbir duygulanım tanımayan katıksız bir düşünme de olamaz. Insan tininin kurucu özelliği, birbirinden asla koparlamayacak bir duygu-düşünce kaynaşıklığına dayanmasıdır. Bu bileşimde, durumuna göre, duygu öğesi ya da düşünce öğesi çok baskın olabilir. Yine de, öteki öğe her zaman vardır. Bu demektir ki, duygu öğesi nasıl Ayırdına Varma/Kavrayamama duygutüründe her zaman yer alıyorsa, düşünce öğesi de, geriye kalan beş duygutürde vazgeçilemez bir yer tutar.
Sayfa 239Kitabı okudu
harika bir paragraf ! muazzam !
Tinin bilinç dışında kalan bölümünün, bütünüyle eşeysel(cinsel) doyum ve saldırganlık dürtülerinin egemenliği altında olduğu görüşü ise düpedüz yanlıştır. Tinçözüm deviminde(hareketinde )Freud'dan hemen sonra gelen düşünürler bile bu görüşü reddetmişlerdir. Alfred Adler, insan davranışının baş belirleyicisinin, aşağılık duygusunu yenmek için geliştirilen üstünlük arayışı olduğunu; Carl Jung ise, bireysel bilinçaltının yanında bütün insanlarda ortak olan kapsayıcı bir bilinçaltının belirleyici olduğunu savunmuştur. Erik Erikson, esas belirleyici olanın, eşeysel dürtüler değil, benliğin kimlik arayışı olduğu görüşündedir. Karen Horney, bilinçaltının, eşeysel doyumsuzluklardan çok, çocukta kaygı yaratan her türlü sorunlu ilişkiden kaynaklanabilecek bunaltıların etkisiyle biçimlendiğini; Harry Stack Sullivan da, esas sorunun, yüz yüze ilişkilerde duygusal sıcaklık eksikliği olduğunu savunmuştur. Kısacası, Freud'çular bile, Freud'un, insan tinini her şeyden çok eşeysel duyguların ve saldırganlık dürtülerinin kölesi olarak gören görüşünü reddetmişlerdir. Burada savunulan tarihsel özdekçi görüşe göre de, insan tininin esas belirleyicisi yüz yüze ilişkilerdir; bunları bi- çimlendiren de ekindir (kültürdür). Öte yandan, bilinçdışında, tinsel sorun kaynağı olabilecek duygu-düşüncelerin barındığı doğru olmakla birlikte, bilinçdışının, esas olarak, ekin kaynaklı bireysel alışkanlıkları kapsadığı unutulmamalıdır
Sayfa 141 - YordamKitabı okudu
Dolayımlar, bireyselin özgüllüklerinin nasıl toplumsalın özgüllüklerine dönüştüğünü; toplumsalın özgüllüklerinin de nasıl bireyselin özgüllüklerine dönüştüğünü gösterebilmelidir. Bu demektir ki, kuramsal söylem, hiçbir kopukluğa yer vermeden ve kendi tutarlığını hep koruyarak, dolayımların bir ucunda toplumsal özgüllüklerin, öteki ucunda da bireysel özgüllüklerin "dilini" konuşacaktır.
Bu toplumda birey, kendisini, pazarda alıcı arayan bir mal gibi görüyor. Dolayısıyla, herkesin kapitalist toplumdaki değeri, kendi kullanım değeri (özyetileri) değil, tıpkı mallarda olduğu gibi, değişim değeri. Önemli olan, kişilikler piyasasında olabildiğince yüksek bir değere sahip olmak; bu değerden alıcı bulabilmek. Kendini "satabilmeyi" en önemli özellik olarak gören bu tutum, aileden eğitime dek her bireye, daha yetişme aşamasında aşılanıyor. Bireyin kendine bakışı da buna göre biçimleniyor. Sahip olduğu yetiler ne olursa olsun, ancak "alıcı" bulabildiyse kendini değerli görüyor. Herkes "başarılı olamayacağına göre böyle bir toplumda birey, kendisini, pazarda alıcı arayan bir mal gibi görüyor. Dolayısıyla, herkesin kapitalist toplumdaki değeri, kendi kullanım değeri (özyetileri) değil, tıpkı mallarda olduğu gibi, değişim değeri. Önemli olan, kişilikler piyasasında olabildiğince yüksek bir değere sahip olmak; bu değerden alıcı bulabilmek. Kendini "satabilmeyi" en önemli özellik olarak gören bu tutum, aileden eğitime dek her bireye, daha yetişme aşamasında aşılanıyor. Bireyin kendine bakışı da buna göre biçimleniyor. Sahip olduğu yetiler ne olursa olsun, ancak "alıcı" bulabildiyse kendini değerli görüyor. Herkes "başarılı olamayacağına göre, böyle bir toplumda kendini değersiz görme duygusu korkutucu bir yaygınlık kazanıyor: 'İnsan olarak özelliklerim ne olursa olsun, önemli değil: Alıcı bulamadıysam beş para etmiyorum, demektir.
Reklam
"Kendimi oluşturan şey, başkalarının benimle ilgili tutumlarıdır."
Sayfa 259 - YordamKitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.