Bireysel ve Toplumsal Değişmenin Yasaları

Cevdet Said

En Eski Bireysel ve Toplumsal Değişmenin Yasaları Sözleri ve Alıntıları

En Eski Bireysel ve Toplumsal Değişmenin Yasaları sözleri ve alıntılarını, en eski Bireysel ve Toplumsal Değişmenin Yasaları kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bilinçli düşünceye sakatlık arız olduğunda ve bilinç kendi tasarrufuna hakim olmaya güç yetiremediğinde düğümlenmiş fikirler bağlarından koparak, adına duygu ve heyecan denen tepkilere dönüşürler. Duygular derinlerde düğümlenmiş düşünceler, heyecanlar ise onların pratik sonuçlarıdır.
Ağır ve derinden seyreden değişim, oluşmasındaki özellik gereği insanlara gizli kalır. Bu yüzden insanlar sanır ki değişen bir şey yok. Fakat değişimin sonuçlarını görünce şaşkınlık içinde kalakalırlar. Üstelik bunun yorumunu da kavrayamazlar.
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
Hayat üzerinde düşünmek, canavarların dişleri kadar keskin bakış ister. Daha ne kadar süre kendimizi kurtarmak için saman çöplerine tutunacağız? Oysa düşünmek kurtuluş gemisidir ve nedense düşünceyle aramızda bizi ürküten korkunç şeyler var. Nasıl böyle olmasın ki? Biz düşünmeyi dinsizliğin köprüsü olarak değerlendirmişiz! İslam âlemindeki eğiticileri hâlâ bu tür vehmî tehlikeler tehdit edi- yorken ve devraldıkları bu korku ve ürküntüyü tutup öğrencilerine aşılıyorlarken ite kaka da olsa böyle bir köprüden nasıl geçebilirdik ki? Bir bakıyoruz Müslümanlar dergisinin sahibi Dr. Said Ramazan dergisinin bir sayısında şöyle bir başlık atmış: "Fısıltılar... İslam Diyarındaki Görüş ve Düşünce Önderlerinin Kulaklarına..." Sonra bu başlığın altında şu sözleri sıralamış: "Toplumsal bir devrim neredeyse tüm İslam âlemini kaplayacak. Bundan bir an bile kuşku duymuyoruz. Aksine güneşi gördüğümüz gibi apaçık görüyoruz onu. Bu devrimin ayırıcı göstergesi “düşünce ve vicdan özgürlüğü olacak... Bu bayrağı siz taşımazsanız -ki buna en çok siz layıksınız- başkaları taşıyacak..."
Yürürlükte olan değişsin diye bekler dururuz; oysa hiç düşünmeyiz ki değişim beklentilerimizden önce nefslerde gerçekleşmediği sürece bu bekleyiş asla bitmeyecektir. Hepimiz nefslerimizi taşıdığımızdan hoşnutuzdur. Oysa kavrayamıyoruz ki bu taşıdıklarımızdan çoğu zeval bulmasını istediğimiz olgulara kalım hakkı vermektedir. Olguların üstümüzdeki baskısını duyarız da, nefislerimizde taşıdığımız şeylerin bu olguların devam ve sürekliliğine ne kadar katkıda bulunduğunu kavrayamayız.
İbn Haldun açtığı bu çığırla çağın ünlü tarihçisi Toynbee'nin kendisinden "hâlen tarih felsefesinin yularını elinde tutan adam" biçiminde söz etmesine neden olmuştur. Toynbee, Mukaddime hakkında şunları söylemektedir: "Bu eser, hangi çağda ve dünyanın neresinde olursa olsun beşer aklının ortaya koyabileceği tüm buluşların en büyüğüdür."¹ Muhammed İkbal şöyle vurguluyor: "Varlığın zaman içinde sürekli bir hareket olarak tasavvuru." Bu yorum İbn Haldun'un tarihe bakışında bulduğumuz görüşü ortaya koymaktadır. Bu, Flint'in eklediği şu övgüyü haklı çıkarmaktadır: "Platon, Aristo ve St. Augustine, hiçbiri İbn Haldun'la eş değerdeki düşünür- ler değildir. Geriye kalanlar ise onunla birlikte anılmaya layık bile değiller."²
Sayfa 46 - 1.Toynbee'nin, Mukaddime'nin edisyonuna yazdığı önsöz, s. 8. 2. Tecdidüt-Tefkiri'd-Dini fi'l-İslâm (İslam'da Dinî Tefekkürün Yeniden Teşekkülü), s. 162
İlim peşinde koşmaksa böyle bir anda olup bitiverecek bir şey değildir. Ancak sürekli bir çabayla hedefine varabilir. Bu ise sürekliliği mümkün kılacak bitmeyen yakıta yani kesintisiz bir bilince ihtiyaç duyar.
Reklam
344 öğeden 331 ile 340 arasındakiler gösteriliyor.