Karargahımın bulunduğu Alanya köyünde cenazeler insanın aklını oynatacak bir haldeydi. Bütün çocukları söngülenmiş, ihtiyarlar, kadınlar samanlıklara doldurulmuş yakılmış, gençler baltalarla parçalanmıştı. Çivilere asılmış ciğer ve kalpler görülüyordu. Bütün bu acıklı manzaralar,Erzurum’a atılmaya ve oradaki biçarelere imdada bizi mahkûm etmişti.