Biriyle ya da bir grupla da olsa, bisikletli her zaman tek başına, neredeyse hiç konuşmadan pedal çevirir. Düşünür ve düşünmeyi bırakır. Düşünceler gelir ve gider. Gördüklerimiz karışır. Kendimizle konuşmayı bırakana kadar ne düşündüğümüzü unuttuğumuz an gelir. Zihnin olduğu, bisikletlinin tek başına yolculuk yaptığı yer orasıdır. Bu, yalnız kalmaktır.
Yalnız kalmak bir kişinin tek başına olması değil, kendisiyle baş başa kalmasıdır. Herhangi bir cevaba ya da yalnız olmadığını hissetmek için bir başkasının varlığına ihtiyaç duymamaktır.
Egzersiz aklımızı boşaltmayı, farklı yollar açmayı ve ibrenin hareketini serbest kılmayı hedefler; yeni fikirlerin ortaya çıktığı ve gerçek sürprizlerin olduğu, sonrasında "Bu kadar barizse nasıl daha önce fark etmedim." dediğimiz yerdir. Hepsi oradaydı ve her biri gözümüzün önünden geçip giderken zihnimizde iz bıraktılar.
Bisiklete bindiğinizde ve pedal çevirmeye başladığınızda eylemlerinizin iradeniz dışında gerçekleştiği ve hayatın da durduğu duygusuna sahip olduysanız, size neden bahsettiğimi açıklamama gerek yok.
Zen, buna varoluş diyor.