Yazar gerçek bir edebiyat insanı olmakla birlikte aynı zamanda bir bisiklet sporcusu ve bisiklet aşığı. Kitabın okuduğum her bölümünde bu aşkın nasıl yazarın derinliğine işlediğini fark etdim.
Babası da bir bisiklet tutkunu olan yazar Fransa bisiket turunun ortalığı kasıp kavurduğu dönemde büyümüş ve hayatının her anına bisikleti bir şekilde sıkıştırmış birisi.
Kitapda da bu tutkusunu dile getiriyor. Ayrı ayrı başlıklar altında çocukluğundan, yarışlardan, bisiklet sürdüğü yerlerden, görüşlerinden bahsediyor. Oldukca naif ve hoş anlatımı ile bisiklete ilgi duymayanların bile seveceği bir kitap ortaya çıkarmış oluyor.
Ayrıca kitabın içinden oldukça güzel ve ilginç çizime sahip bir kartpostal çıktı. Üzerinde "arkadaşların içinde beraber bisiklete bindiklerin duble arkadaşlarındır; fıstık ve çikolata misali" yazıyor. Ama ben yanlız bisiklet sürdüğüm için şimdilik bende kalıcak
Ben kaçıştaki adamım. Bir duvarı bir kerede aşmak için o duvarın beni hapsettiğini hissetmeliyim. Bu karşı konulamaz bir refleksdir. Sigara yasaktır ama ben içerim. Akşam dışarı çıkmak yasaktır ama ben çıkarım. Flörtün F'si edilemez ama ben flört ederim. Bisiklet bana göre bir spor değil. Onu ben seçmedim, o beni seçdi. O halde bedelini de ödemek zorunda.
Sürüş sırasında vücudun gönderdiği sinyallere kulak vererek bisiklet üzerinde zarif bir içsel yolculuğa çıkabilirsin. Bacaklarınla zengin bir diyalog geliştirirsin; limitlerini tanır, dayanıklılığını arttırır, acıya takatini genişletir ve tahammül seviyyeni idrak edersin.
Kendimi ne zaman yerde bulsam ilk yaptığım iş, kazadan ne kadar hasar aldığımı tespit etmek ve tekrar pedal çevirmeye en erken ne zaman başlayacağımı hesaplamaktı.
''Eskiler hâlâ Reynolds 531 ve alüminyum arasındaki faydaları kıyaslarken zamane bisikletçilerinin aklındaki soru seramik karbonun sertliği ve karbon jantların rüzgâr direnci üzerinedir.''
"İlk bisikletine binmek, hayatını onu öğrenmeye adaycağın yeni bir dile başlamak gibidir: Her bir hareket ve her bir işaret, bisiklet kullanmayanlar için bir sır gibidir."