En Eski Biz Hiç Modern Olmadık Sözleri ve Alıntıları
En Eski Biz Hiç Modern Olmadık sözleri ve alıntılarını, en eski Biz Hiç Modern Olmadık kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Bilim, teknik, toplum". Nasıl adlandırılırsa adlandırılsın, söz konusu olan, kesin bilgi ve iktidarın uygulanmasını, yani doğayla kültürü ayıran kesiği gerektigi her seferinde geçerek kördüğümü sürekli yeniden atmaktır. Bilimsel kurumların içine ters yönde yerleşmiş, yarı-mühendis, yarı filozof, istemeden bilgili üçüncü kişiler ve bizzat karmalar olarak bizler, sürüklendiğimiz bu karışıklıkları betimlemeyi seçtik. Mekiğimiz tercüme ya da ağ kavramı. Sistem kavramından daha esnek, yapı kavramından daha tarihsel, karmaşıklık kavramından daha ampirik olan ağ, bu karışık hikayelerin kılavuz ipidir.
Zavallı ağlarımız, İranlıların, Iraklıların ve Türklerin kendilerine mâl ettikleri Kürtler gibidir, gece olunca sınırları geçip kendi aralarında evlenirler ve kendilerini bölen üç ülkeden alınacak bütün bir vatanın hayalini kurarlar.
Sosyalizm ile "doğalcılıgın" çifte vaatlerine inanamayan postmodernler, bunlardan tamamen şüphe etmemeye de özen gösteriyorlar. Binyılın sonunu beklerken, inançla şüphe arasında askıda kalıyorlar.
Sonunda, ekolojik obskürantizmi ya da antisosyalist obskürantizmi reddedenler ile postmodernlerin kuşkuculuğundan tatmin olamayanlar, hiçbir şey olmamış gibi devam etmeye karar verip kararlı bir şekilde modern kalıyorlar. Hâlâ bilimin vaatlerine ya da özgürleşmenin vaatlerine veyahut ikisine birden inanıyorlar. Bununla birlikte, modernleşmeye olan güvenleri ne sanatta, ne ekonomide, ne siyasette, ne bilimde, ne de teknikte artık pek doğru tınlamıyor. Konser salonlarında olduğu gibi resim galerilerinde de, gelişim enstitülerinde olduğu gibi binaların cepheleri boyunca da, kalbin artık orada atmadığı hissediliyor. Modern olma istenci kararsız, hatta kimi zaman modası geçmiş görünüyor.
Modern dünyanın antropolojisinin görevi, doğa ve kesin bilimler de dahil, yönetimimizin tüm kollarının nasıl örgütlendiğini betimlemekten ve bu kolların nasıl ve neden ayrıldığını, aynı zamanda onları bir araya getiren çok sayıdaki düzenlemeyi açıklamaktan ibarettir. Dünyamızın etnoloğu, falanca kendiliği hayvansal ya da maddesel, filanca başkasını hukuk öznesi, şunu bilinç sahibi, bunu makinemsi, filanca başkasını da bilinçsiz ya da yetersiz olarak tanımlamaya imkan verecek olan rollerin, eylemlerin, yeterliklerin dağıldığı ortak noktada yer almalıdır. Maddeyi, hukuku, bilinci ve hayvanların ruhunu modern metafizikten yola çıkmadan tanımlayıp tanımlamamanın hep farklı olan biçimlerini bile karşılaştırmalıdır. Nasıl ki hukukçuların anayasası, yurttaşların ve devletin haklarıyla ödevlerini, adaletin işleyişini ve iktidarın devredilişlerini tanımlıyorsa, bu Anayasa da- diğerinden ayırmak için büyük harfle yazıyorum- insanlarla insan-olmayanları, özelliklerini ve ilişkilerini, yeterliklerini ve kümelenmelerini tanımlar.