Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Salah Bey Tarihi 3

Boğaziçi Şıngır Mıngır

Salâh Birsel

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Yine bir şairin sözlerine kulak kabartalım. Şair arka üstü yatmadan yani ölmeden insanın gönül esenliğine kavuşamayacağını fısıldadıktan sonra şöyle diyecektir: Binmiş gider bu halkın ölüsü dirisine.
Saffeti Ziya bu kez de şöyle diyecektir : -Biz gençliğimizi o pembe dudakların bir gülücüğünü, o ahu gözlerin bir yakınlığını beklemek, bunu elde etmek için geçirdik. Onun için Türk kadınları her vakit gözümüzde bir tanrıça, bir ilahe, bir aşk tapınağıdır.
Sayfa 215
Reklam
Ahmet Mithat' ın ise karşılığı şu olur : -Eğer beni sevenler varsa, onlar beni böyle olduğum, yani içten olduğum gibi severler. Beni olduğum gibi sevenlerin sevgilerine ben de saygı duyarım. Bana değer vermek için kitaplarımda, düşüncelerimde değil de, üstümde, başımda, ya da yaşayışımda bir zenginlik, bir debdebe arayacak olanların sevgilerine de, saygılarına da ben gerek duymam. Ben sevgiyi, saygıyı çalmak değil, kazanmak isterim. Bunun içindir ki, sevilmek, sayılmak, amacıyla huyumu değiştirip yapmacıklığa kalkışmak, yani sahteleşmek istemem.
Sayfa 345
Saffeti Ziya bu kez de şöyle diyecektir : -Biz gençliğimizi o pembe dudakların bir gülücüğünü, o ahu gözlerin bir yakınlığını beklemek, bunu elde etmek için geçirdik. Onun için Türk kadınları her vakit gözümüzde bir tanrıça, bir ilahe, bir aşk tapınağıdır.
Sanki İstanbul bir güzel bahçe olup bu evler de onun güzel çiçekleriydi. Bu çiçekler sonbahar rüzgarlarıyla soldu. İstanbul güz mevsiminde yalnız yeşillikten oluşan bir çayıra dönüştü.
1946 Şubatında, bir pazar günü, üç adam, Şişli’den yola çıkıp, Mecidiyeköy-Zincirlikuyu üzerinden derelere, tepelere vurmuşlar -o sıralar ortalarda Levent ya da Etiler adını taşıyacak tek bir kulübe bile yoktur- ve Baltalimanı çayırına inmişlerdir. Bu üç adam bizim Sait Faik, Oktay Akbal ve Salah Birsel’den başkası değildir. Yolda Sait bir ara Oktay’la Salah’ı durdurmuş, eliyle uzaktaki bir koyuluğu göstererek: “İşte Menekşeli Vadi orası.” demiştir. Sait bir öyküsünde bu Menekşeli Vadi’yi şöyle anlatır: Sabahleyin uyandığım zaman dışarıya baktım. Önümde, sis içinde bir bahçe uzanıyordu. Kenarda yansı cam, yansı hasır örtülü “ser” gibi bir şey vardı. Pencereyi açtım. Güzel bir menekşe kokusu burnuma doldu. Hava ılık, ılıktı. Sonra sis ağır ağır açıldı. Gözümün önüne bir bostan serildi. Lahanalar, çiçekler, maydanozlar, salatalar şaha kalkmıştı. Ötelerde, çiçeklerin arasında, başka bahçeler, başka yamru yumru binalar gözüküyordu. Her taraf aynı bitki, aynı hayvan, aynı çarpık ve birbirinden epey uzak binalarla dolu idi. Menekşe, her taraf menekşe kokuyordu. Yolun tam ortasından şarıl şarıl bir de dere akıyordu. Akşam eve gelirken bu derenin içinden mi geçmiştik? Ayaklarım bile ıslanmamıştı.
Reklam
Ecel terzisi gelip insanlara urba biçmeye kalkışsa âdemoğulları yine de ortalarda salınmaktan geri durmazlar.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.