Zaman sonsuz sayıda andan oluşur. Yaşam ise belirli sayıda. Evren, sonsuz sayıda meçhul tercihten; gerçek ise sadece seninkinden... Son zamanlarda Dünyalılar sadece gördüklerini gerçek sanır oldular. Ve gördükleri kadar var olduklarını...
“Özürlü, engelli, ama...komik adlandırmalardı bunlar. Ben kördüm. Tıbbi karşılığı buydu. Bana kör demeleri yeterliydi. Basit ve anlaşılır. Oysa kör demekten korkuyorlardı. Belki de saygısızlık olarak görüyorlardı. İşte problem tam da buydu. Sormuyorlardı, sadece benim adıma karar veriyorlardı. Onların sandığının aksine, her sabah uyandığımda kör
“İnsan pek çok şekilde yalnızlaştırılabilir. Terk ederek, korkutarak, güçsüzleştirilerek. Punduna getirdiğinde de hapsederek tabii. Ama en korkuncu başkalarına muhtaç ederek yalnızlaştırmaktır.”
Hakan İşcen.
Ben bir körüm. Doğduğum günden beri. Ama emin ol onlardan daha çok şey görüyorum... Yeterince görmedikleri yetmiyormuş gibi, bazen de hoşlarına gitmeyen bir şey olduğunda gözlerini kaparlar. Hayatın onlara felaket gibi görünen sıradan gerçeklerinden kurtulmak keşke bu kadar kolay olsa... Oysa acıların sadece bir görüntüsü veya sesi değil, bir ısısı, bir titreşimi de olduğunu söylesem? Ve acının titreşiminin öfkenin veya korkununkinden farklı olduğuna inanır mısın? Ya mutlulukların serin kokusu, hüzünlerin de kendine özgü nemli bir nefesi olduğuna?..
Sonradan öğrendiğim kadarıyla altı yaşıma kadar bana uygulanan katı korumacı tutum yüzünden suçluluk duygusu edinmiş, özgüvenimi oluşturamamış, dış dünyaya karşı savunmasız kalmıştım. Kuşkusuz bu katı tutumun nedeni UTANÇ ÖZNESİ olduğum içindi. Beni ''KUSURLU'' doğuran o kadın ve o adam için. Böylelikle bana en büyük kötülüğü yapmışlar, beni o YAMALI ARİSTOKRAT GURURLARININ ARDINA saklamışlardı. Oysa doğuştan kör bir çocuk için SEVGİ BİLE TEK BAŞINA YARAR SAĞLAMAZ. Özgüvenimi sağlamlaştıracak daha farklı şeyler gerektiğini YAŞAYARAK ÖĞRENDİM