Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bozkırdaki Fener - Bir Köy Enstitülü Öğretmenin Anıları

Faik Birol

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Bugün yurdumuzda kızıl, kızamık, çiçek, tifo, tifüs ve çocuk felci gibi hastalıkların kökü kesilmişse, bunu yaya ve yalnız başına, çocuklarımızı aşılamak için köy köy, dağ tepe gezen fedakâr sağlık elemanlarına borçluyuz.
Sayfa 10 - MAZAKA YAYINCILIK
Köy enstitüleri çok değil bir yirmi yıl daha yaşasaydı, bugün Türkiye çoğu sorunlarını çözmüş, ulusal geliri çok daha fazla; köyleri, kentleri daha başka bir ülke olabilirdi! Köy enstitülerinden mezun olmuş insanların hemen hepsi, Atatürk ilkelerine yürekten bağlı, yurtsever, çalışkan, yiğit kişilerdir. 1950’lerden sonra siyasal iktidarların baskıları karşısında yön değiştirmiş, ödün vermiş kişiler çıksa da köy enstitülü öğretmenlerin büyük çoğunluğu zalime boyun eğmemiştir.
Sayfa 138 - MAZAKA YAYINCILIK
Reklam
1940’larda Platon’u, Aristo’yu, edebiyatın dünya klasiklerini okumuş köy çocukları, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim ordusuna katılıyor, her biri bir dağ köyünde, kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde aydınlanma ateşini tutuşturuyordu.
Sayfa 137 - MAZAKA YAYINCILIK
Bizim köyün etrafında Alevi köyleri de vardı. Bu köylerde gerek komşuluk gerekse insani ilişkiler bakımından candan sevdiğimiz dostlarımız vardı. Onlarla gayet iyi münasebetler içindeydik.Bu ülke için herkes ortak mücadele etmiştir. Yurt savunmasında, askerlik yaparken, vergi vermede herkes nasıl yükümlülüklerini ortak yerine getiriyorsa, herkes haklarını kullanmada da eşit olmalıdır. Varolan farklılıklarımızı zenginlik olarak görmeliyiz.
Sayfa 63 - MAZAKA YAYINCILIK
“Başarıya ulaşabilmek için, öyle bir program uygulamak zorundayız ki, ulusumuzun bugünkü durumuna,toplumsal ihtiyaçlarımıza, çevrenin ve çağın gereklerine tıpa tıp uygun olsun.” Mustafa Kemal Atatürk
Sayfa 4 - MAZAKA YAYINCILIK
Oğlum Abdullah, TÖB-DER Genel Merkezi Onur Kurulu başkanıydı. Abdullah, 12 Eylül döneminde sırf düşüncelerinden dolayı, Ankara Emniyet’indeki DAL’da (Derin Araştırma Laboratuvarı) çok çeşitli ve ağır işkenceye maruz kalması sonucu öldü diye Ankara askeri mevkii hastanesine götürmüşler. Burada oğlumuzu bulduğumuzda tanınmaz haldeydi. Kafası ve vücudu yara bere içerisindeydi, kulak zarları patlamış, tek başına yürüyemiyor, bacaklarında kireçlenme baş göstermiş, bir deri bir kemik kalmıştı. Çocuğu görünce aklım başımdan gitti, vicdansızlar diye bağırdım. Orada bulunanlar sus, seni de hapse atarlar dediler.
Sayfa 82 - MAZAKA YAYINCILIK
Reklam
Ben Tonguç’u tanımadım, Hasan Âli Yücel’i de tanımadım, Fakir Baykurt ve daha birçoğunu da tanımadım. Ancak “bozkırı göğerttiklerinde” de Bünyan’ın el dokuma halısı misali binaları inşaa ettiklerinde de, Gülcemal’in yıkılan duvarın altında kaldığında da, Kayseri’de yakılmak istendiklerinde de, sürgüne gönderildiklerinde de yanlarındaydım. Hepsini; Atatürk’ü sever gibi sevdim,yurdumu, yurdumun insanlarını sever gibi sevdim, onların beni sevdikleri gibi sevdim...
Sayfa 141 - MAZAKA YAYINCILIK
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.