Tanrının yüzü yoktu da. Onun için kulakları da olamazdı kuşkusuz. İşte buydu onların en büyük öksüzlüğü: Kulaksız Tanrı. Tanrı sadece soluk aldırtıyordu kendilerine: Zalim ve yüce. Ve onlar da soluyordu. Çılgınca, açgözlü, obur. Ama yalnız, cılız sesli yalnız. Çünkü çığlıkları, korkunç çığlıkları yanı başlarında, aynı masada oturanlarına bile ulaşamıyordu.