Büyük Dünyada Küçük Adımlar kitaplarını, Büyük Dünyada Küçük Adımlar sözleri ve alıntılarını, Büyük Dünyada Küçük Adımlar yazarlarını, Büyük Dünyada Küçük Adımlar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Amerika Birleşik Devleti'nde, Kızılderililerle yapılan bir savaşta burada ölen Miami adındaki bir İspanyol subayın adı, daha sonra kentin adı olarak anılmaya başlanmıştır.
Söylenceye göre 2500 yıl önce Budizm şöyle doğmuş. Nepal Prensi Siddharta Guatama, düşünde sarayındaki en güzel kadınların bir anda çürüdüğünü görmüş. Prens, insanların çektikleri acıları düşünüp atına binmiş, olup bitenlere çözüm aramak için sarayından ayrılmış. Dünya nimetlerinden elini eteğini çeken, kendini derin düşüncelere kaptıran prens, yıllar sonra bilgeliğe ermiş, Buda olmuş. Buda'nın hayatının ilk yıllarını temsil eden her "küçük prens"in kutsal olduğu kabul edilmiş. Buda olduktan annesi dahil, hiçbir kadın "küçük prens"e dokunamamış. Çünkü o artık Budizm'in yeniden doğuşunu temsil ediyormuş.
Bir Amerikalı zengin, Vatikan'da Papa'yı ziyaret edip elini öpmüş. Sonra da, "Papa hazretleri size nefis bir Polonyalı fıkrası anlatabilir miyim?" diye sormuş, Papa bozulmuş, "Evladım bildiğin gibi ben de Polonyalıyım" demiş. Amerikalı eklemiş: "Merak etmeyin sizin de anlayacağınız biçimde yavaş yavaş anlatırım."
Ayrıca ortalama ömür de oldukça yüksek bir grafik çiziyor ABD'de. Beyaz erkek 71,0, siyah erkek 63,3; beyaz kadın 78,8, siyah kadın ise 73,7 yıl yaşıyor ortalama olarak.
Bir İngiliz, ABD gezisi sırasında bir taksiye biner, büyük yapılardan birinin önünden geçerken şoföre binanın ne zaman yapıldığını sorar. Şoför 1950'lerde, 6 ayda yapıldığını söyler. Bunun üzerine İngiliz, dudak büker, "İngiltere'de böyle bir yapı en fazla iki ayda yapılır." Şoför sesini çıkarmaz. Bir köprüden geçerlerken İngiliz yine aynı soruyu sorar. Şoför köprünün 1960'larda bir yılda yapıldığını söyleyince, İngiliz yine aynı tavırla İngiltere'de böyle bir köprünün en fazla 3 ayda yapılabileceğini söyler... İngiliz gideceği yere kadar birkaç kez daha tekrarlar tutumunu. Şoförün sabrı taşımıştır, ama yine de ses çıkarmaz. Tam o sırada Özgürlük Anıtı'nın önünden geçiyorlardır. İngiliz, Özgürlük Anıtı'nı gösterip onun da ne zaman, ne kadar sürede yapıldığını sorunca şoför dayanamaz. Hayretle bakar anıta ve şaşkınlıkla bağırır: "A! Dün akşam yoktu ki bu anıt!..."