Evliya Çelebi Seyahatnamesinde; 1640lı yıllardaki Kırım, Bahçesarayı anlatırken, "orada 200.000 genç esirin bulunduğunu ve her birinin bir ay parçası kadar güzel olduğunu" ifade eder.
Sophira, o ay parçası gibi ifade edilen 200.000 kızın arasından en güzeli seçilerek 1641 yılında Giray Han tarafından Osmanlı sarayına cariye olarak hediye edildi.
Sophiranın kader ortağı Veronico(Gülbeden) ve Padişah Dördüncü Mehmetin annesi Nadyada (Hatice Turhan Sultan) hediye edilen cariyeler arasındaydı.
Sophira, eşsiz bir güzelliğe sahipti. O ana kadar yeryüzüne Sophira kadar güzel bir kız henüz gelmemişti. Bu nedenle; kadın olsun, erkek olsun ya da hadım edilmiş erkek olsun, gören herkes ona âşık oldu.
Padişah Birinci İbrahim hapsedildiği kafesten kurtulduğunda önce Osmanlı tahtına sonra da ilk ona sahip oldu.
Sophiraya Zafire adını koydular. O köle olarak geldiği Osmanlı Sarayında en az Valide Sultan (Kösem Sultan) kadar ilgi ve alaka gördü.
Ne var ki; bir erkeğin cariyesi olduğu gerçeği, yaşadığı süre içerisinde ona hep kendisinin bir köle olduğunu hatırlattı. Hadım edilmiş Kızlarağası ve kendisi gibi başka bir köle olan Veronico ile özgürlüğünü aramaya koyuldu. Bu nedenle bir kadının yeryüzünde gelebileceği en büyük makamı, aşkları ve ihtirası uğruna kaybetti.
Erken doğum yaparak Osmanı dünyaya getirdi. Padişah Birinci İbrahim; adı piçe çıkan Osmanı, öz oğlu Dördüncü Mehmetten çok daha fazla sevdi. Ancak, sarayın entrikalarına boyun eğemiyordu. Zafireyi Kızlarağası ile birlikte Mısıra sürgün etmek zorunda kaldı.
Bu dünyalar güzeli kadının her attığı adım nedense bir maceraya dönüşüyordu. Mısıra giderken de öyle oldu. Girit açıklarında Malta Korsanlarına esir düştü. Kızlarağası öldürüldü, oğlu Osman ise ondan ebediyen kopartılarak Vatikana götürülerek vaftiz edildi ve Dominico Pedro Ottoman adını aldı.
Padişah Birinci İbrahim, Zafirenin Malta korsanları tarafından esir olduğunu duyduğu an ordunun başına Yusuf Paşayı atayarak Girite sefere gönderdi. Zafirenin uğruna yapılan bu savaş tam 24 yıl sürdü.
Zafirenin bütün tanıdıkları kendisinden kopartılmıştı.Giritten kurtulduğunda öyle bir plan yaptı ki, ne Hatice Turhan Sultan ne de Padişah birinci İbrahim o planı anlayabildi.
"Biz seninle eski bir cami avlusunun sahipsiz iki güverciniydik... Ezan sesiyla başlardı güne öksüz uyanmalarımız. Dualarımız ağladığında anladık... Annemiz değildi her başımızı okşayan..."