Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Carl Gustav Jung'un Kehf Suresi Tefsiri

Carl Gustav Jung

Carl Gustav Jung'un Kehf Suresi Tefsiri Sözleri ve Alıntıları

Carl Gustav Jung'un Kehf Suresi Tefsiri sözleri ve alıntılarını, Carl Gustav Jung'un Kehf Suresi Tefsiri kitap alıntılarını, Carl Gustav Jung'un Kehf Suresi Tefsiri en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Jung'a göre, balığın canlanıp denizde yol alması, Salih kul Hızır'ın ortaya çıkışıyla ilişkilidir. Bilinç dünyasının yiyecek durumundaki balığı, canlanarak bilinç ötesine geçmiştir. Buna karşılık bilinçötesini temsil eden Hızır ortaya çıkmıştır. Jung, canlanan balık ve iki denizin birleştiği yerde ortaya çıkan Hızır'ı; insan için bilinç ötesinde bir alanın bulunduğuna ve insanın yeni bir doğuşa aday olduğuna delil olarak görmüştür
Jung'a göre, yeni bir hayata doğuş, sadece ölüp bir başka âlemde var olmakla gerçekleşmez. İnsan ölümsüzlüğe aday olmak suretiyle de dönüşüm sürecine girebilir. Kendi içindeki bilmçdışına girebilen insan, bilinçdışının içerikleriyle bilinci arasında bağ kurabilir. Böylece her birey kendi içerisinde taşıdığı mağaraya girmiş olur. Jung'a göre, âyette (18/17) tasvir edilen mağara, Ashâb-ı Kehfin bir kereliğine girmiş olduğu bir mağara olmayıp herkesin girebileceği bir yerdir. Her insanın içinde bilinç ötesi süreçlere ilişkin bir alan vardır. İnsan yeter ki, oraya girmek istesin ve girmeyi bilsin. Jung, bu suretle, Kur'an'ın gaip diye nitelediği metafizik alana ilişkin oluş ve süreçlerin insanın benliğinin derinliklerinde yer bulduğunu ileri sürmüştür.
Reklam
Jung Kehf suresi ile ilgili der ki;
"Efsanenin çok eski, İslâmiyet'in peygamberinin ilkel bir zihin yapısına sahip olması nedeniyle, kıssada meydana gelen olaylarla ilgili süreç bilinç alanının dışında işlemiştir; bir dost /ya da iki dostun yaptıkları işlerle ilgili bir gizlem öyküsü halinde sunulmuştur. Bu yüzden birçok şey sadece ima edilmiş, mantıklı bir kurguya yer verilmemiştir. Fakat dönüşümün karanlık, anlaşılması güç arketipi öyle mükemmel bİr şekilde ifade edilmiştir ki, Arap'ın tutkulu dinsel Eros'u bütünüyle tatmin edilebilmiştir. Hızır'ın İslâm mistisizminde önemli bir rol oynamasının sebebi işte budur."
Şişme yoluyla kazamlan tanrısallık hissi ya da Süpermen olma eğilimi tam bir aldatmacadır. Bunlara karşı alçakgönüllü bir tavır koymak kesinlikle gereklidir. Kim bilir, şişme yüzünden zayıf bir zihne sahip kaç Cleopatra ve Napolyon'un akıl hastanesine düşmesine sebep olmuştur
Zülkarneyn'i Büyük iskender olarak düşünen Jung, Hızır'ın dostluğunun niteliğinin, arkadaş karakterinin Zülkarneyn kıssasında anlatıldığını ileri sürmüştür. Bu yüzden kıssanın tamamını içeren âyetleri meal olarak aktarmıştır
Hızır'ın görünmesi ile balığın kaybolması arasında gizli bir ilişki vardır, adeta balık Hızır'ın bizzat kendisidir.
Reklam
Özetlenecek olursa; balık, içgüdüsel bilinçdışının bir içeriğinin sembolü ve "ruhun yitimi" durumunda -aç kalmak, yıpranmak gibi durumlarda- bulunan yenilenmenin kaynağıdır. Burada işlenen tipik motif, simyada iyi bilinen, Kur'an yorumlarında ayrıntılı olarak ele alınan yaşamın kaynağını bulmak ve onu yerine getirmenin işareti yani "yaşamsal önemi olan bir anın farkına varamama"dır.
Simyacılar denizdeki kılçıksız ve derişiz garip bir balıktan söz ederler. Bu balık "canlı taş"ın (fılius philosophorum)ım yani felsefe taşı'nın özünü temsil eden "yuvarlak unsur"dur. Ab-ı hayat'ın simyadaki karşılığı olan aqua permanes yani hiç bitmeyen su'dur. "Can veren" diye şöhret bulan bu suyun bir özelliği de, katı olanher şeyi eritmesi, sıvı olan her şeyi de pıhtılaştırmasıdır. Kur'an tefsirlerinde, balığın kaybolduğu yerdeki denizin sert toprağa dönüştüğü ve toprakta balığın izlerinin hâlâ görülebildiğinden söz edilir.
Hz. Mûsâ'nın yorgunluk, bitkinlik ve açlık hissetmesi, öncelikle fizyolojiyle açıklanan bir eksikliktir. Yorgunluk enerji/libido kaybının en önemli belirtisidir. Bu süreç, "hayatî önem taşıyan bir anın farkına varılmasını" anlatır. Hz. Mûsâ hiç beklemediği bir anda yaşam kaynağını bulduğunu ve yeniden kaybettiğini fark eder. Bu durum üzerinde dikkatle durulması gereken bir sezgidir. Hz. Mûsâ ve hizmetçisinin yemeyi düşündükleri balık bilinçdışının bir içeriği olup ilkkökenle bağ kurulmasını sağlar. Balık yeniden doğmuş, yeni bir yaşama kavuşmuştur. Yorumlara göre, balık ab-ı hayatla temas ettiği için bütün bunlar olmuştur. Balık denize atladığında yeniden bilinçdışının içeriği olmuştur.
Jung'a göre mağara, insanın içinde barındırdığı bir olgudur. Birey, bilincin dışındaki karanlığa girmek suretiyle kendi benliğindeki mağaraya girmiş olur. Jung, "kişinin kendi içindeki mağaraya girmesiyle", kalbinin derinliklerine yol almasını kastetmiş olabilir. Mağara sembolünü, kendilik yurdu, kalbin gizli dünyası olarak düşünmüş olabilir. Mağaraya giren yani bir anlamda kalbin derinliklerine inen kimse bilinçdışına girmiş demektir. Jung'un bu değerlendirmesinden şu sonucu çıkarabiliriz: İnsan öldükten sonra yeniden dirilerek farklı bir hayat yaşamaya başlayarak sonsuzluğa erişecektir. Bununla birlikte insan, henüz ölüp yeni bir hayata başlamadan önce, dünya hayatında da, kalbinin derinliklerinde bu yeniden doğuşun ve sonsuzluğun izlerini bulabilir. Bilinç ötesi, insanın haricinde bir vakıa olduğu gibi, insanın kalbinin derinliklerine de kazınmıştır. Bu düşünceden hareketle, bir mü'min için, bilinçötesi yani gayb âlemi sadece öldükten sonra var olmaz. Mü'min kimse, müşahede âlemini tecrübe ettiği anlarda da bilinçötesinin farkındadır, gaybın etkisi altındadır.
Reklam
Bu mağara hem karanlık dünyanın bir mecazı olarak hem de kalp imgesi olarak anlaşılır. Her kutlu mağaraya benzer bir anlam verilir. Kutsal mağara içe doğru dönmüş evrendir, kalbin gizli dünyasıdır. Ruh'un Tanrısal Güneş'i ile aydınlanır. Hücre, indirgermiş bir mağara imgesidir.
Jung'a göre mağara, insanın içinde barındırdığı bir olgudur. Birey, bilincin dışındaki karanlığa girmek suretiyle kendi benliğindeki mağaraya girmiş olur.
307 öğeden 191 ile 200 arasındakiler gösteriliyor.