Yunanlıları denize döktüğümüz gün çarşı ortasında kurulmuş, defnelerle donatılmış bir sayvandan bağırdım. Fikret'in ağzı ile:
«Ey, hak yaşa, ey sevgili millet yaşa, varol!>>
Saatleri neden bir saat ileri alıyoruz? Neden olacak, köprülerin altından çook sular geçtiğinden, boşuna akıp gittiğinden... Doğrusu bu, barajlar takır takır kururken köprülerin altından boyuna sular geçip gidiyor boşuna. Öylesine gidiyor ki, öz yurdumuzun en özlü topraklarını da alıp götürerek... Enerji israfı da bunun cabası. Bu israfı önlemek için akıllarına gelen tek çare, saatleri bir saat ileri almak!
Baylar, neden önce kendinizi bir adım ileri almıyorsunuz? Yıllardan beri çok geri kalmadınız mı? Sizler, köprüleri bile üzerinden geçip gitmek için yapmazsınız ki. İki başında tören düzenlemek için temelini atar, yapıldıktan sonra da istakozlu, şampanyalı törenlerle, şölenlerle kurdelesini kesersiniz. Irmak kıyısına devrilen ağaçlar için bile çoook köprü törenleri düzenlemediniz mi? Böylece hem neşenizi buldunuz yıllardır, hem de muhaliflerinizin ağızlarının suyunu akıtarak dalganızı geçtiniz. Bizleri sorarsanız, artık köprülerin altından suların geçmesinden bıktık. Sular biraz da köprülerin üstünden geçmeli diyoruz, ne dersiniz? Şair olarak bile yineliyoruz boyuna: «Köprülerin altından geçen sular var ya
-Kürsülerde lafını ettiğiniz-
Biraz da köprülerin üstünden akmalı!>>
Bırakın saatleri ileri almayı! Yüzyılları ileri almaya çalışın!