Adam kendini bir yolun başında buldu. Köpeğini de yanına alıp yürümeye başladı. Nereye varacaklarını bilmiyorlardı. Yol da bitmek bilmiyordu. Yoruldular, çok susadılar. Karşılarına görkemli bir bina çıktı. Kapıyı güzel bir kadın açtı. İçeride sular çağıldıyordu. Yüzüne tatlı bir serinlik vurdu adamın "Buyurun," dedi güzel kadın, "istediğiniz kadar su içebilirsiniz!" Eşikten hiç tereddütsüz geri döndü adam. Çatlayan dudaklarına aldırmadı. Kavrulan nefesine acımadı. Yine yapayalnızdı. Köpeği acı içinde kıvranıyordu. Sarp bir yokuşu tırmanmaya başladı. . . Senai Demirci, bu kitabında, biricik sahih kaynak Kur'ân'ın haberlerini kurgunun heyecanında mayalıyor. İnsanın ürpertilerine dokunuyor, korkularının kuytularına iniyor, hüzünlerinin gömleğini yırtıyor. İnsanın içinde gezdirdiği gizli coğrafyanın içinde geziniyor. Acının kalbinden hayatın bileğine ateş taşırıyor. Cehennem ateşini avuçlarına koyuyor insanın. Yana yana gül olsun diye!
(Tanıtım Bülteninden)