Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Cemalnur Sargut Cevaplıyor

Cemâlnur Sargut

Cemalnur Sargut Cevaplıyor Gönderileri

Cemalnur Sargut Cevaplıyor kitaplarını, Cemalnur Sargut Cevaplıyor sözleri ve alıntılarını, Cemalnur Sargut Cevaplıyor yazarlarını, Cemalnur Sargut Cevaplıyor yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
224 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
Sosyal medyadan takip ettigim bir isimdi Cemalnur Hanım.İlk defa okudum ve devamı gelecek.Dini bakış açısı ile islami yorumlama şekli oldukca ikna edici.Tasavvuf düşüncesini merak ediyorsanız tavsiye edilir.
Cemalnur Sargut Cevaplıyor
Cemalnur Sargut CevaplıyorCemâlnur Sargut · Nefes Yayınları · 201943 okunma
Güzellik, başkasının seni görüş şeklidir.
Sayfa 216 - Nefes yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Biliyoruz ki başkasında gördüğümüz kötü huylar kendimize ait, o benim kopyam gibi karşımda, kendimi görüyorum... Onun için, başkasında gördüğümüz bütün kötü hasletler, bizim içimizde yatan gizli çirkinliklerin aynadaki akis gibi ortaya çıkışıdır.
Sayfa 126 - Nefes yayınlarıKitabı okudu
Hiçbir kuşun yarın endişesi duyduğunu gördün mü, sen niye duyuyorsun.
Sayfa 123 - Nefes yayınlarıKitabı okudu
Ruh eşi olmak; aynı hakikati hissetmek, aynı zevke varmak, aynı yolda ilerlemek demektir.
Sayfa 118 - Nefes yayınlarıKitabı okudu
İşte hiçliğini bilmek, her şey olabilmek demektir.
Sayfa 59 - Nefes yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Günümüz şartlarında kibirden uzaklaşıp tevazu sahibi olma düşüncesi gerçekçi olabilir mi? Çok gerçekçi, çünkü neyi kibir yapacağız? Varlık yok ki. Olmayan varlıklara mı kibir yapacağız? Bizim mânevî büyüklerimizden öğrendiğimiz şu meâldedir: "Madde ehline çok fazla tevazu göstermeyin, anlamaz. Fakat mânâ ehline tevazu gösterin, anlar." Bu demektir ki cevap vermemiz gereken yerde cevap vereceğiz fakat içimizden varlığımızın olmadığını, ancak tecelli hâlinin söz konusu olduğunu bileceğiz. Bu durumda yegâne varlık olan Allah her eşyada yani vücutlarımız aynasında bir veya birkaç ismiyle görünüyor. Bu hayali görüntü, bizim hem kendimizi hem de başkalarını kuvvet-i kudret sahibi sanmamıza sebep oluyor. Öyleyse kime kibir yapacağız, yokuz ki. Ama çok kibirli birinin yanında da aşırı tevazu göstermek, müminin yapmaması gereken bir şey. Zîra bu da karşımızdakinin kibrini artırmaktan başka bir şeye yaramaz.
Sayfa 55 - Nefes yayınlarıKitabı okudu
"Din" kelimesi, "boyun eğme" kökünden geldiği için tanımlarından biri de bu. Dinin boyun eğmekle ilgisi nedir? Teslim olmaktan bahsediyorum. "Boyun eğmek"ten kasit; teslim olmaktır yani Allah'ın bize lutfettiği her tür hâdiseyi bizim için lüzumlu olmasından dolayı güzel kabul edebilme kabiliyetidir. Bir
Sayfa 50 - Nefes yayınlarıKitabı okudu
İnsanların en yakınına karşı bile tahammülü nün kalmadığı, birbirlerini "ötekileştirdiği" bir zemin oluştu. İşte "ötekileştirme" kelimesini ben değiştirdim acizane; "ötedeki teki" dedim, çünkü başkası yok. Hep sizin "teklerinizden" ibaret, ötekileştirme yok. Ama insanların birbirini kabul etmeyişi, Peygamber'i sevmeyişi ile alakalı. Peygamber'i sevsek komşunun ne kadar önemli olduğunu öğre- nir ve onun da bize tekâmül için komşu olduğunu idrak ederiz. "Kim bize kötülük yapıyorsa, o bizim dostumuzdur." diyor Hz. Mevlânâ.
Sayfa 48 - Nefes yayınlarıKitabı okudu
İslâm tevhid diniyken bizim birleşemeyip ayrışmamızın sebebi ne olabilir? Ayrışmamız, o ayrılıkları "ayrılık" zannetmemizden dolayı. Halbuki onun, Yaratıcı'nın çeşitli aynalardaki görüntüleri olduğunu idrak etsek hiç kızacak bir şey kalmıyor ortada.
Sayfa 47 - Nefes yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hayattaki olumlu ve olumsuz durumları, iyi ve kötü olarak nitelenenleri bir bütün olarak görmek nasıl mümkün olabilir? Ben "İslâm nedir? Tevhid nedir?" diye sorulduğunda, yurtdışında da kiliselerde de şöyle anlatıyorum: Biz Türkler nasıl gösteririz güzeli? Parmaklarımızı birleştirerek elimizi aşağı yukarı doğru hafifçe sallarız, öyle değil mi? Bakın, beş parmak da birbirinden farklı ancak farklılıklar birbirini kabul ettiği zaman "İslâm ve tevhid" oluyor. Güzel de işte öyle ortaya çıkıyor... Farklılıkları kabul edeceksin, sana benzemeyeni kabul edeceksin...
Sayfa 46 - Nefes yayınlarıKitabı okudu
"Tevhid" ne demektir? Farklılıkları bir görmek, farklılıklara hürmet etmektir. Orada o hoşgörü ve sevgi had safhaya varmış. Mevlânâ'da da tamamen Allah aşkı var ve aşktan başka hiçbir şeyin önemi yok. Dolayısıyla ilim de aşkın ilmi oluyor. Büyük bir ilim çıkıyor Mesnevi'de ama aşkın ilmi olduğu için tesiri çok kuvvetli oluyor ve sanata dönüyor. Onun için Hz. Mevlânâ'yı kimisi edebiyatçı, kimisi şâir olarak görüyor. Biz mutasavvıf ve Allah sevgilisi olarak görüyoruz. Ayrıca bize öğrettiği tek şey Kur'ân'ın bendesi ve Peygamber'in ayağının altının tozu olduğudur.
Sayfa 45 - Nefes yayınlarıKitabı okudu
Herkes Allah'ı, kendindeki ismi ile tanır. Bu yüzden de herkesin Allah anlayışı farklıdır. Allah da bunu yapmamıza izin vermiş ve "Ben sizin hayalinizdeki gibiyim.” buyurmuştur.
Sayfa 44 - Nefes yayınlarıKitabı okudu
Pirlerin, evliyaların yani Allah dostu kişilerin hayatta olmasalar bile insanlara ulaşıp onlara destek olabildikleri doğru mudur? Ben onların yaşadığına, bizim ölü olduğumuza inanıyorum. Zaten onlar buradalar da biz ara sıra hak edersek onlara uğruyoruz... Onlar dâim varlar. Peygamber şurada olmasa ne siz ne biz onun adını anamayız. Dâimî varlar onlar... Ezelî ve ebedî canlılar. Biz ölüyüz, çünkü bakın Peygamber'in bir hadisinde "Sadaka verenin ömrü uzar." deniyor. Halbuki biliyoruz ki ömür belirli, kaderde yazılıdır. Niye böyle bir şey söylemiş? Çünkü ölü yaşıyoruz. Ancak sadaka verince, baş- kasını kendimizden önce düşündüğümüz zaman diriliyoruz. Hizmet edince hayat uzuyor, ölü hayat diri hâle geçiyor.
Sayfa 39 - Nefes yayınlarıKitabı okudu
İslâm'ın herkesi kapsadığını ver herkesi kucaklayan bir din olduğunu bilmemize rağmen neden Müslümanlar bunun aksi yönde duygularla hareket edebiliyorlar? "Müslümanlık" pırlanta gibi. Dolayısıyla bir şey çok kıymetli olun çok kıymetli bir din; elmas gibi, ca, onun hakikatini idrak eden yâni elması almaya kudreti olan kişi dünyada enderdir... Kimi şekliyle yetinir, kimi ibâdetiyle yetinir, kimisi de bütün o ibâdet ve şeklin arkasındaki hakikate yönelir. Hakikate yönelemeyenler ve onu belli kavramlar içinde tutanlar, maalesef Kur'an'da söylenen âyetlerin gerçek mânâlarını anlayamayınca oradan "düşman" diye bir grup oluşturdular. İslâm adına terör yapanlar gibi... Hâlbuki İslâm'da düşman nefsimizdir. Hatta Peygamber Efendimiz'e, "Ebû Cehil'e niçin beddua etmiyorsun, kızmıyorsun?" dediklerin de, "Bizim dinimiz sevgi dinidir; beddua, kızgınlık, lånet dini değil." buyurmuşlar. Demek ki Peygamber ahlâkını giyinmeyi unuttuğumuz için ve tekrar câhiliye devrine döndüğümüz için İslâm'ın da hakikatini algılamaktan çok uzağız. Burada kabahati dışarıda değil, kendimizde aramak lazım. Bütün bunlardan yanlış ile mücadele etmediğimiz anlaşılmasın. Yanlış ideolojiler ve yanlış düşünceler vardır. Hakiki Müslüman, kişilerden çok bu yanlışlarla mücadele etmelidir. İşte İslâm'ı bu anlayıştan kurtarmanın tek yolu, anlatmaktan çok İslâm'ı yaşamaktır; hâliyle, tavrıyla ve ahlâk-ı Muhammedi ile...
Sayfa 35 - Nefes yayınlarıKitabı okudu
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.