" Kimin işi bu Gezi meselesi?" sorusunu hemen cevaplayabilirim bu yüzden: Bana kalırsa, "üşüdükçe kendini yakan çocuklar"ın işidir Gezi.
Epeydir unuttuğunuz bir türkünun, birden dilinizin ucuna gelivermesi gibi bir şeydir. Çok gitmek istediğiniz bir konser için, karaborsadan bilet almaktır da diyebiliriz.
Sabah uyanıp gözlerinizi açtıktan sonra, bir süre daha yataktan kalkmayıp, her şeye boş vererek biraz daha kalmaktır yatağın sıcaklığında.
Gezi, sahilde çıplak ayakla yürümektir ya da balkonda otururken tepenizde sallanan asmanın ucundan bir salkım üzüm koparmaktır.
Uzun ve yerli bir yaz gününün sonunda, koşarak denize girmek gibidir yani.
Nasıl söylesem, şöyle bir örnek de verebilirim: Gezi, çocukların canının erik istemesidir.
Insanın yaptığı işin sonunda başına geleceklerin bilincinde olması kendine saygı duymasından başka bir şey değilmiş meğer. Kendine saygısı olmayanın hiçbir şeye saygısı olmazmış, artık sadece bunu biliyorum.